Osman F. Seden imzalı 1965 yapımı bir başyapıt. Akün Filmden çıkan filmin oyuncu kadrosu da geniş:
Sadri Alışık : Ofsayt Osman
Filiz Akın : şarkıcı kız Filiz
Ajda Pekkan : dolandırıcı Hulusi'nin karısı Ayla
Vahi Öz : Cellat Nuri
Efgan Efekan : serseri rolü yapan yazar ve romancı Kemal Tuncer
Kadir Savun: Adanalı zengin Hüsrev Ağa
Aziz Basmacı : Adanalı zengin Ferhat Ağa
Hüseyin Baradan : dolandırıcı Hulusi
Nubar Terziyan : Emniyet Müdürü
Çolpan İlhan : Hüsrev Ağa'nın gazeteci kızı Zühre
Hasan Ceylan : serseri Ali
Niyazi Vanlı : kaçak serseri
Zeki Tüney : serseri
Ali Seyhan : serseri
Mehmet Ali Akpınar : serseri
Muammer Gözalan : Noter
Haydar Karaer : Meyhane sahibi serseri
Selahattin İçsel : Gol kararı veren hakim
Asım Nipton : Savcı
Muzaffer Yenen : Doktor
konuk oyuncu Hulusi Kentmen : Çift Uskur Hulusi Reis, anlatıcı
Sadri Alışık'ın gözümde devleştiği, bir dakika evvel güldürürken bir dakika sonra gözümden yaş getirdiği, kadrodaki oyuncuların çoğunun o karelerde bir hayal olarak kaldığı bu film; iyilerin çok iyi kötülerin çok kötü olduğu ama sonunda suçlarını kabul edip başlarını önlerine eğdikleri, serseri takımının tophane ehlinin yemesine içmesine bir bakış atabildiğimiz hem eğlenceli hem de hüzünlendirici bir başyapıt.
OSMAN... YANİ YA OFSAYT OSMAN
Hikayemiz Tophane'de namuslu, tövbekar serserilerin, berduşların keyif çattığı bir meyhanede başlıyor. Müdavim akşamcılardan Çift Uskur Hulusi Reis'in anlatımıyla sevimli serseri Ofsayt Osman'ın hikayesine tanık olmaya davet ediliriz :”Bu film yenik, ezik ve beceriksiz bir gencin hikayesidir...”
Bu sosyete kızlarının hepsinin de mantar olduğu, İstanbul şoförlerinin hepsinin de hızlı gittiği...çatlak, patlak, delik de deşik, kambur, kör, lanet manet hepsine bakılıp da mastor çek ilen neşeli şarkıyı da Osman, Osman Ezik yani bilinen adıyla Ofsayt Osman söylemektedir.
Osman, hayatı boyunca hiç gol atamamış, hiçbir işi rast gitmeyen, çevresindekilerce sevilen ama bir o kadar da dalga geçilen, kaybetmeye alışmış ama “Allah büyük be, bir gün bakacak yüzüme” diyebilen bir adamdır. Yeri gelince beylik laflar eden Osman, kendisini ezmeye çalışan herkesin yanında hemen önünü ilikleyen titrek bir adam olmaktadır. Bildiğin ezik...
Osman'ın belki de sonunda gole gideceği yol iki zengin Adanalı iş adamının bahsi ile açılacaktır. Hüsrev Ağanın kızı Zühre ile Ferhat ağanın oğlu Sarı Ökkeş yurt dışından dönmektedir. Sarı Ökkeş, Zühre'ye kör kütük aşıktır. İki ağa ise birbirine düşmandır. Aşk laftan anlamayacağından Ferhat Ağa, Hüsrev Ağanın kızını istemeye gider. Atışırlarken ortaya çıkar ki ne Ferhat ağanın ailesinde iki yüz okka kaldıran hamal vardır ne de Hüsrev ağanın sülalesinde Toroslar'da kırk kişi soymuş bir Eşkıya. Bahse tutuşurlar ve olaylar gelişir...
DÜNYANIN EN ORJİNAL BAHSİ
İşgüzar ağalarımız soluğu noterde alırlar. Bahsin konusu şudur : dünyada berduşların , serserilerin arasında da iyi yürekli, mert ve efendi insan çıkıp çıkmayacağı. Taraflar bu bahis için sokaktan seçecekleri dört başı mamur bir serseriye tam bir milyon değerinde bir çek verecekler. Serseri, bir ay sonunda parayı iade ederse bahsi Hüsrev ağa kazanacak. On parasını dahi zimmetine geçirirse Ferhat ağa kazanacak.
Gazetelerde yer alan bu haber serseri takımı arasında büyük heyecana neden olur. Namuslarını kurtaracak bu serseriyi kendileri seçmelidirler. Nihayetinde serseri kafalardan çıkan sesler şöyledir :
“ yok arkadaş, öyle berduş, kopuk, serseri ama hepimizin namusu var...”
“çoluk çocuk işi değil bu...”
“serseri takımının da bir namusu olduğunu dünyaya ilan edecek...”
Bahis basında geniş yer bulmuşken Osman da bir sebeple nezarete düşer. Hatta onu orada gören emniyet müdürü bile “bırakın şakayı be ofsayt Osman o, olsa olsa şahit olur ondan” der. Hüsrev Ağa ve Ferhat Ağa da azılı bir serseri bulmak için emniyete gelmişlerdir. Emniyet Müdürü bu iki şaşkının bahislerini duyunca “ beyler... size hakiki bir canavar vereceğim ” diyerek Ofsayt Osman'ı karşılarına diker.
İmzalar atılır, bir milyonluk çek Osman'ın cebine konulur. Osman'ın hisleri karışıktır : “ Bir milyon bu be bir milyon be. Leblebi olsa bile bir senede sayılır be. Allah inandırsın gülle gibi oturuyor buramda vallahi billahi”. Bunları yanından ayrılmayan Kemal'e demektedir.
Serseri takımını Ofsayt Osman'ın temsil edeceği duyulunca “ namusumuz elden gidiyor, erkeklik kim ofsayt Osman kim be” feveranları duyulur.
Hemen en kral araba, en lüks ev, en afili kıyafetler alınır... Zengin semtindeki ilk günlerinde yan komşuları dolandırıcı Hulusi de iflastan kurtulmanın yolunu aramaktadır fellik fellik. “İflas halindeki bir şirkete kimse para yatırmak istemez olmaya ki dağdan inme bir ayı...” lafı ortada dolandığı anda Hulusi'nin cin karısı Ayla'nın aklına cin bir fikir gelir. Sonradan görme hödük komşuları Osman'ı kafalayacaklardır.
SEN OFSAYT NEDİR BİLİR MİSİN ?
İşte böyle. Osman kendisine dadanan ve sahte hareketlerini sezdiği ama dalgasına baktığı bu insanlar için “ paranın kağıt üzerine yazılmış rakamlarını gören böyle olursa, sahicisini gören ne yapar be?” yorumunu yapmaktadır.
Burada Osman'ın ağzından ilk " sen ofsayt nedir bilir misin ?" tiradını duyarız. Ayla'ya şöyle diyecektir :
“Ofsayt nedir bilir misin ? Ofsayt... Futbol yani . Tam gol atacak gibi olursun, hakem bir düdük...geri çevirir insanı. Benim şansım böyledir anam böyledir işte. Benim ki şans değil rüşvet yemiş futbol hakemi mübarek . Geçtim golden, out bile attırmıyor. Hep ofsayt hep ofsayt “.
ŞAKAYLA KARIŞIK İŞLER
Bir eğlence gecesinin sonunda arabasına atlayıp evine gitmektedir Osman. Hırçın dalgalara eşlik eden acı acı öten bir vapur düdüğü duyulur Sarayburnu'nda. Genç bir kız, Filiz... az sonra yaşamına son verecektir. Osman yetişir imdadına. Sabaha kadar derdini dinler filiz'in. Filiz, şarkıcılık yaparak kalp hastası kardeşinin kurtulması için çabalamaktadır. Ağlar, ağlar açılır, sonunda sorar “ bana kendinizden hiç bahsetmediniz, kimsiniz siz ?” . Osman'ın dilinin ucuna gelir ofsaytlığı ama kıvırır “ ben Osman... of... yani Of'lu Sayitoğlu Osman, biraz Adanalıyım”.
OF'LU BİRAZ DA ADANALI OSMAN
Osman'ın aklı Filiz'de, bedeni Ayla'nın onun adına düzenlediği partidedir. Kumar masasına oturturlar, dümenden yenilirler Osman'a. O aldığı parayı doğru Filiz'in kardeşine götürecektir. Filiz'in çalıştığı barda ise Adanalı Osman adında bir zengin konsomasyon karşılığı Filiz'e para vermiştir bar sahibi aracılığı ile. O kadar çaresizdir ki , satacaktır bedenini filiz bu gece.
Şakayla karışır işler sanki. Osmanlar karışmıştır. Filiz o gece karşısında Osman'ı görünce yıkılır. Kendisini ölümden kurtaran bu genç adamın zor durumundan yararlandığını düşünür. Gecenin sonunda yanlışlık anlaşılır . Osman'ın gözlerini gökyüzüne dikerek “ Yarabbi... n'olursun bu defa ofsayda düşürme beni. Büyüksün sen . Bu kız, bu çocuk... bi kerecik olsun düşmeyeyim terse hı ? N'olur bi defacık !”
SERSERİLER TELAŞTA
Öte yandan serserilerin namusunu kurtaracak olan Osman serseri takımının yakın takibi altındadır. Kumar oynaması, bara gitmesi, hiçbir kişinin konsomasyonuna çıkmayan güzel filiz'i konsomasyona çıkarması, yani anlayın işte kim bilir ne büyük para yedirdiği dolayısıyla çeki bozdurduğu fikri sabitiyle serseriler, Cellat Nuri önderliğinde emniyete giderler :
“ Yani ya malumat-ı arızamız şudur ki yani bizler hepimiz tövbekar olmuş itleriz müdür bey”
serseriler ellerini göğüslerine vurarak “ Allah'a şükür ağbi”
“ Yani ya Allahıma kitabıma kanun karşısında annadınız mı bittabi, boynumuz kıldan incedir bilakis.”
Emniyet müdürü :
“ peki anladık da ne istiyorsunuz ?”
“ ha tamam geldik pırasanın faziletine. Af edersiniz yani ya bu milyonluk bahis dalgasına fena bozuluyoruz yani ya”
“ne yapalım ?”
“ ayağının altını öpeyim müdür bey kurtar namusumuzu”
“ Yahu ortada suç yok ihbar yok ...”
“Kurbanın olayım abi hiç Ofsayt Osman bizleri temsil edebilir mi ? Yahu erkeklik öldü mü müdür bey ? Parayı aldı mı pırrr, bizim namus da o biçim !”
“ yanlışınız var galiba, bizim öğrendiğimize göre inanılmaz derecede cazip iş tekliflerine kahramanca göğüs geriyor”
“ Osman mı ?”
“ he ya”
“ Allah Allah...”
serseriler hep bir ağızdan
“Allah Allah...”
Yine de Ofsaytı tembihleyip bir uyarma ihtiyacı hissederler : “karının façasının astarını dızgallamadan imtihandan geçersen nah buramızda yerin var. aksi halde ... göster ulan tozpembeyi...” tozpembe dedikleri de sustalı.
OSMAN... SEVGİLİM !
Ansızın bir gece Ofsaytın titrekliği, korkaklığı, ezikliği gidiverir. Barda , ondan çeki almak isteyen dört herifi hacamat eder. Bir kafa bir yumruk derken Filiz o kalabalığından arasında “ Osman... sevgilim” diye bağırınca dereler tepeler dağlar dümdüz olur Osman'ın gözünde. “ Allaaaaaahhh...” Allahtır be.
Bir gün önce ona tozpembeyi gösterip de gözdağı veren ağır abiler tekrar gelirler. Cellat Nuri :”Afferin Osman afferin sana, herifin içinde gizli cevahir var ” .
“Yahu yani ya benim bu gaz tenekesi almıyor bu dümeni nasıl oldu da ettin bu erkekliği ?”
“Şey abi ya... filiz var ya bana sevgilim diye bağırdı ya ... işte o zaman buramda süt gibi bişey kabardı”
OFSAYT'IN HAYATINDAKİ TEK GOLÜ
Filiz onu sevdiğini söylemiştir. Ofsaydımızın ağzından şu kalpten sözcükler dökülür :"seni gördüğüm zaman içimde böyle bişeyler oldu. Konuşmayı beceremem ama, anladın dimi ? canımsın be. güneşimsin. havamsın. yani bu ağzımdaki izmarit yok mu be kız işte onun gibi benimsin be. yani buramdasın be. sen hayatımın tek golüsün yani."
OSMAN İMZAYI ÇAKIYOR
Osman'ın hayatında güzel giden bişeyler vardır. Aşıktır, bahsin de sonuna yaklaşmıştır. Meblağ büyüktür, dolandırıcı Hulusi'nin hala iştahı vardır ve sonunda Ayla ile onu kandırmayı başarırlar. Onu körkütük sarhoş ettikleri bir gece değersiz tahviller karşılığı bir milyonluk çeki verdiğine dair kontratı imzalatırlar.
YA BEN BİR SERSERİ OLSAYDIM ?
Aşk çok güzeldir. Osman'ın elinde olsa Filiz'e dünyaları bağışlayacaktır. Bahsin bitmesine bir gün vardır. Filiz'in kardeşinin ise çok fazla vakti kalmamıştır. Her şeyin değiştiği müthiş bir konuşmaya tanık oluyoruz :
- Kardeşimi kurtaran adam olmasan da seni deli gibi seviyorum.
- Kim olduğumu bilmeden mi ?
- evet
- inanmam be olamaz.
- Evet, yemin ederim
- bir insan senin kadar iyi olamaz, ya ben bir serseri olsaydım ?
- beraber serserilik ederdik
- ya ben viranelerde sabahlayan, yiyecek bir lokma ekmek bulabilmek için köpek gibi dolanan , yerden izmarit toplayan bir berduş olsaydım ?
- gene yanında bulurdun beni
- ya herkesin alay ettiği , tekmeleyip attığı bir ofsayt olsaydım ? Ofsayt nedir bilir misin ? Hayatta bi...bişey yapamamış , dikiş tutturamamış, bir... bir kere bile gol atamamış bir beceriksiz olsaydım ?
- golünü atıncaya kadar sana top taşırdım
- olamaz be... sen bir rüyasın.
Bu konuşma Osman'ın bahsin bitmesine bir gün kala çeki bozdurmasına neden olur. Osman bu, koca yürekli Osman. Ne serserilerin namusu, ne de bahsi kazanırsa herkesin kabul edeceği gol umurunda değildir.
Bir milyonluk çekin sadece iki yüz binini çeker. Kendi ipini çekmiştir. Hayatında ilk defa birisi onu olduğu gibi kabullenmiştir , ondan bile vazgeçmeyi göze almıştır. Artık amacı, Filiz'ini son bir kere görüp küçük kızın saçlarını koklayıp, ona sıkı sıkı sarılıp kendi kafasına bir kurşun sıkmaktır.
Filmin sonuna yaklaşırken “ofsayt nedir bilir misin” tiradını gazeteci Zühre'ye okur :
ofsayt nedir bilir misin sen ? İşte o benim. Ömründe Hiçbir işe yaramamış, bir baltaya sap olamamış bir hergelenin heykeli dikilse benim kalıbımı dökerler. Bak hayat hikayem be...beş çocuktan sonra babamın canına tak etmiş, bir doğurursan veledi çöpe atarım demiş. Sonra kış bastırmış , geceler uzun tabi... iş güç yok, annem ebeye ben dünyaya iyi mi ?Okula yazdıralım demişler son gün kayıtlar kapanmış kalmış mıyız ofsayda ? Peder de işe vermiş. İşe girdiğim gün fabrika yanmış gene düşmüşüz ofsayda. Genç olmuşuz, aşık olmuşuz. Tam evlenicez , kasap hamdi'nin oğlu zengin ya, kız kaçmış mı ona ? Kasap Hamdi'nin oğlu gol , ben ofsayt. Hayatımda bir gün forma giyip maça çıkmışım, ilk dakkada ayağım kırılmış düşmüş müyüm ofsayda gene ? Gelmiş askerlik çağı, bahriyeli olalım diye çırpınmışız ... böyle buraya kadar açık palet, şapka... mahallenin bütün gençleri bahriyede Ofsayt Osman Polatlı'da topçu taburunda. Bi gün kahvede yanlış ceket giymişiz , cebimizden esrar çıkmış , esrarkeş Samsa Nuri Beyoğlu'nda bara, Ofsayt Osman kodese, naber ?Sonra Otobüslerde çığırtkanlık edelim dedik, daha ilk gün kaza oldu, sekiz yolcu turp gibi evlerine, Ofsayt Osman hastaneye... sonrası serserilik , sefalet.. her gelen attı bir tekme her gelen attı bi çelme adımız çıktı Ofsayt Osman'a.
SONA YAKLAŞIRKEN
Artık Filiz'e veda vakti gelmiştir. Veda edip, köşeyi dönünce kafasına sıkacaktır kurşunu. Heyhat ona bile fırsatı kalmaz , polisler onu yakalar. Ellerine kelepçeyi vurmadan der ki Filiz'e : Ofsayt nedir bilir misin ? O benim ! Ofsayt Osman !
DİLLERİMİ HAKİM BEY BAĞLASAN DURMAZ
Ofsaydımız hakim karşısında, hayatında yer alan büyüğünden küçüğüne, figüranından baş oyuncusuna kadar herkes mahkeme salonundadır. Serseriler, emniyet müdürü, bahis sahibi milyoner iş adamları, onu dolandıran Hulusi ve Ayla, Zühre, Filiz...
Filmin başından beri olanları şimdi birebir Osman'ın ağzından dinliyoruz.
Savcı , Osman'ın suçlarını bir bir saymaktadır : “kendisine ait olmayan bir parayı, sırf şahsına menfaat sağlamak üzere, kıymetli evrak satımına karşılık göstermiş, piyasaya karşılıksız binlerce hisse senedinin sürülmesine yol açmış ve birçok masum vatandaşın tasarruflarıyla oynamış, dolandırılmasına vesile olmuştur. ayrıca kendisine bu parayı emanet eden 2 şahsın iyi niyetlerini suistimal ederek...”
Osman suçlamaları dinler, kafası karışmıştır. O sadece masum bir yavru için iki yüz bin lira çekmiştir, yüzlerce masum vatandaşla ilgisi yoktur ki. Attığı imzayı gösterirler . Hakim :
- yaptığın hareket düpedüz suçtur.
- öğretmek gibi olmasın ama değildir hakim bey.
- ne?
- asıl suç o kirli davalar. yani bir bahis davasına milyonları trak atıp da ortalıkta hastalıktan kırılan bir çocuğu görmemektir. yani siz daha iyisini bilirsiniz ama asıl suç odur yani.- şimdi o başka ama... senin yaptığın..
- benim yaptığımdan ne olacak hakim bey? bizim adımız üstümüzde... garip bir ofsaytım ben.
- hı.. ne?
- ofsayt yani. hiç gol olmamış adam. öylesine ofsayt. işte o benim. adaletine kurban olduğum Allah'ım bir gün bile güldürmedi yüzümü. ne yaptımsa neye elimi attımsa ters çıktı. Sonra...sonra bir gün bu adamlar çıktı karşıma. trak bastırdılar milyonu. Tamam mı? Sonra şunlar, na şunlar... bütün serseriler ne kadar varsa aldılar etrafımı ulan dediler yani toz kondurursan namusumuza ölmüş bil kendini. Milyonu cebime koydum koymadım karşıma bir kız çıktı. Sarayburnu'nda kendini denize atıyordu. Ben zor yakaladım. Nedir derdin dedim. Kardeşi hastaymış, tedavi de ettiremiyormuş, ellerimde ölecek dedi.
- kimdi o kız?
Filiz : ben
- Sonra etrafımı bir takım dolandırıcılar aldı. Na en başta bu dolandırıcı.Hulusi : hakim bey...- Kim yer o bayat numaraları be.. Evine davet etti inek, af edersiniz. Daha merhaba demeden karısı dolandı boynuma, oturttular beni sonra kumara, mahsustan kaybettiler yani ileride parayı böyle kökten götürmek için anladın mı? Ben yer miyim be?
- Ne yaptın kazandığın parayı?
- Doğru küçüğe götürdüm hakim bey abi.
Filiz : O parayı bulamasaydım o gece ilaç alabilmek için kendimi satacaktım.
- Bir müddet oyalandı yavrucak. O arada ne kadar büyük baş hayvan varsa , af edersiniz, yani böyle büyük şirket sahibi varsa toplandılar etrafıma yağdırdılar parayı böyle yaldızlar, daha neler neler. ama ben hepsine verdim fasoyu söylesene abi be...
emniyet müdürü : Evet efendim. söyledikleri doğrudur efendim.
- Ya hisse senetleri? Sahte senetler?
- Bilmiyorum hakim bey. vallahi billahi bilmiyorum.
Hulusi : Yalan, kontratı yanımda imzaladı.
- aa. ben mi?
Hulusi : şahitlerim var efendim...
- ben... ya ben...
Ayla : yalan. Kontratı kendisini sarhoş edip bizzat ben imzalattım.
- ne demek istiyorsun?
Ayla : Daha doğru dürüst okuması yazması bile yok. Kendisinden hatıra bir resim istedim, yanında yoktu. Bari bir imzanı at dedim. kağıdı büküp boş yere imzasını attırdım. sarhoşluktan gözünün önünü göremiyordu. kabahat benimdir.
- hey Allahım... ne haber?
hakim: ama ne de olsa...
- Yani öğretmek gibi olmasın ama kimsenin on parasına dokunmadım. kimsenin emniyetine yani böyle bir halel getirmedim. Ama o küçük kız.. .Ya iki güne kadar gitmezse ölecek dediler hakim bey. Böyle bir şey... Hani saksıda çiçek gibi şu kadarcık. Sen olsan ne yapardın hakim bey ? Ya siz...Ölecekmiş, ölmesin dedim! Bir can kurtulsun dedim. Bütün hayatımda ofsayt dediler, bir işe yaramaz, sümsük dediler, varsın yine desinler dedim. Hayatımda bir defacık bir kız sevdim, onu da kaybedeyim dedim. Hayatımda bir kerecik bir şey kazanacak oldum onu da kaybedeyim dedim. Tek, bir can kurtulsun dedim. Çocuğu kurtaracak kadarını aldım, üst tarafına el sürmedim. Fena mı oldu? Sizler, hepiniz...hepiniz, hepiniz hakem olun abiler... ya bu maç be. Tıpkı bir maç. Ama böyle hayat sahasında oynanıyor. Oyuncuları bizleriz. Topumuz da namusumuz, vicdanımız, insanlığımız. ben, ben Osman. ofsayt Osman. Söyleyin be... Allah rızası için söyleyin. Gene mi atamadım golü ha? Bu da mı gol değil be? Gol mü?
Zühre : gol!
- bu da mı gol değil be!
Ferhat Ağa: gol yavrum gol
.- bu da mı gol değil!Adaletine, insanlığına kurban olayım hakim bey, bu da mı gol değil ?
- gol!
Filmden notlar :
Ayda Pekkan'ın Fecri Ebcioğlu etkisiyle Türkçe'yi sanki yabancı bir aksanla söylediği dönemdir. Film boyu Ajda'dan iki şarkı dinleriz. Adamo'dan bildiğimiz bu şarkının sözleri şöyledir :
Yalnızım ben yalnız
Bak çok yalnızım
Ne aşkım dostum var
Ne kış ne yazım
Ve aşk ararken sen çıktın karşıma
Hayır deme ne olur temiz aşkıma
Haykırıyorum aşkımı her zaman
Bak yaşayamam inan
Sen sevgilim olmadan
Bu şarkının ardından Ayla, Osman'a şarkının sözlerindeki gibi kur yapar. Osman :” Söyle bee, yalan da olsa hoşuma gidiyor” demektedir.
Ajda'nın seslendirdiği bir diğer şarkı da “Her yerde kar var “ dır. Şarkıcı Filiz rolündeki Filiz Akın da iki şarkı söyler. “Tombalacık Halimem” ile “Kızılcıklar Oldu mu” türkülerini seslendirenin adı jenerikte geçmediği gibi ses ile o derece oynanmıştır ki, kim olduğunu çıkarmak pek mümkün değil.
Sadri Alışık da tophane Rıhtımı şarkısını söyler . Sözleri oldukça eğlencelidir ve serserilerin hele ki ilk sahnenin atmosferini olduğu gibi tasvir eder :
tophane rıhtımında yaparlar gemi aman aman
oturmuş ehli keyifler çekerler demi
çatlak, patlak, delik de deşik, kambur, kör, lanet, manet hepsine bak
çek mastor çek aman aman dalgaya bak
tophane rıhtımında herkesin dalgası,
kafası saat gibi, fasonu var
Tophane rıhtımında var bir meyhane
çok naz etme hanım abla doldur bir tane
tophane rıhtımının kızları, alayı bacımız a bacımız,fasonu var
tophane rıhtımında yaparlar kantar
bu sosyete kızlarının hepsi de mantar
tophane rıhtımında bütün dalgalar,
havada donuyorum, fasonu var
tophane rıhtımının kızları nazlı
şu İstanbul şoförleri hepsi de hızlı
Osman keyifli olduğu bir sırada bilindik bir türkünün sözlerini değiştirerek terennüm eder mesela :
bu ne biçim börek, nazlı yarin yanında yatmaya kürek gerek...
Ofsayt Osman'ın lügati de oldukça renklidir: ayva, inek, kereviz, zilli, manda, deve, babalık, anam, ağbicim, kofti, düdüklü boyun bandı...
Baştan sona heyecanını , ritmini hiç düşürmeyen filmden ilginç bulduğum bazı ayrıntılar da var.
Film ufak tefek yan hikayelerle de desteklenir ama filmin sonunda onlar da havada kalır. İkisi de gazeteci olan Zühre ile Kemal'in flörtleri, Ferhat Ağa'nın oğlu Sarı Ökkeş ne olmuştur ? Suçlu oldukları halde Hulusi ile mahkemede imana gelen karısı Ayla neden parayı kaptıkları gibi yurt dışına gitmemişlerdir mesela ?
Filiz'in saç şekli pavyondayken dağınık, dışarda, Osman'ın yanında iki örgüdür.
Altmışlı yılların ortasında geçen filmde elini her atanın bir telefona ulaşabilmesi de oldukça ilginç. Ancak kuru boğazına bakabilen Filiz'in evinde bile telefon vardır.
Çift Uskur Hulusi Reis'in filmin başında Hurşit Ağa olarak takdim ettiği Kadir Savun, filmin gerisinde Hüsrev Ağa olarak anılır. Adanalı bir ağa adından daha çok Trakyalı bir zengini çağrıştırır.
Pavyon çekimlerinde benim de çok sevdiğim arkadan ışık verilerek, sadece kişilerin gölgesinin yansıtıldığı perde ardından görünüm de kullanılmış.
Pavyondaki kavga sahnesinde uzak çekimlerde Filiz elleri yana açık dururken, yakın olan çekimlerde ellerini ağzına götürmüş şekilde çığlık atmaktadır.
Osman'dan gazeteci olduğunu gizleyen, romanı için aldığı bütün notların tamam olduğunu söyleyen Kemal Tuncer'i hiç not alırken görmeyiz. Gazetesine sadece telefonla bilgi geçmektedir.
Öpüşme sahnelerinde Ajda Pekkan'ın daha cesur olduğu aşikar. Bunun yanı sıra Sadri Alışık'ın öpüşme sahnesi içeren başka bir filmini dahi bilmiyorum o yüzden de oldukça özel bir film.
Sadri Alışık : Ofsayt Osman
Filiz Akın : şarkıcı kız Filiz
Ajda Pekkan : dolandırıcı Hulusi'nin karısı Ayla
Vahi Öz : Cellat Nuri
Efgan Efekan : serseri rolü yapan yazar ve romancı Kemal Tuncer
Kadir Savun: Adanalı zengin Hüsrev Ağa
Aziz Basmacı : Adanalı zengin Ferhat Ağa
Hüseyin Baradan : dolandırıcı Hulusi
Nubar Terziyan : Emniyet Müdürü
Çolpan İlhan : Hüsrev Ağa'nın gazeteci kızı Zühre
Hasan Ceylan : serseri Ali
Niyazi Vanlı : kaçak serseri
Zeki Tüney : serseri
Ali Seyhan : serseri
Mehmet Ali Akpınar : serseri
Muammer Gözalan : Noter
Haydar Karaer : Meyhane sahibi serseri
Selahattin İçsel : Gol kararı veren hakim
Asım Nipton : Savcı
Muzaffer Yenen : Doktor
konuk oyuncu Hulusi Kentmen : Çift Uskur Hulusi Reis, anlatıcı
Sadri Alışık'ın gözümde devleştiği, bir dakika evvel güldürürken bir dakika sonra gözümden yaş getirdiği, kadrodaki oyuncuların çoğunun o karelerde bir hayal olarak kaldığı bu film; iyilerin çok iyi kötülerin çok kötü olduğu ama sonunda suçlarını kabul edip başlarını önlerine eğdikleri, serseri takımının tophane ehlinin yemesine içmesine bir bakış atabildiğimiz hem eğlenceli hem de hüzünlendirici bir başyapıt.
OSMAN... YANİ YA OFSAYT OSMAN
Hikayemiz Tophane'de namuslu, tövbekar serserilerin, berduşların keyif çattığı bir meyhanede başlıyor. Müdavim akşamcılardan Çift Uskur Hulusi Reis'in anlatımıyla sevimli serseri Ofsayt Osman'ın hikayesine tanık olmaya davet ediliriz :”Bu film yenik, ezik ve beceriksiz bir gencin hikayesidir...”
Bu sosyete kızlarının hepsinin de mantar olduğu, İstanbul şoförlerinin hepsinin de hızlı gittiği...çatlak, patlak, delik de deşik, kambur, kör, lanet manet hepsine bakılıp da mastor çek ilen neşeli şarkıyı da Osman, Osman Ezik yani bilinen adıyla Ofsayt Osman söylemektedir.
Osman, hayatı boyunca hiç gol atamamış, hiçbir işi rast gitmeyen, çevresindekilerce sevilen ama bir o kadar da dalga geçilen, kaybetmeye alışmış ama “Allah büyük be, bir gün bakacak yüzüme” diyebilen bir adamdır. Yeri gelince beylik laflar eden Osman, kendisini ezmeye çalışan herkesin yanında hemen önünü ilikleyen titrek bir adam olmaktadır. Bildiğin ezik...
Osman'ın belki de sonunda gole gideceği yol iki zengin Adanalı iş adamının bahsi ile açılacaktır. Hüsrev Ağanın kızı Zühre ile Ferhat ağanın oğlu Sarı Ökkeş yurt dışından dönmektedir. Sarı Ökkeş, Zühre'ye kör kütük aşıktır. İki ağa ise birbirine düşmandır. Aşk laftan anlamayacağından Ferhat Ağa, Hüsrev Ağanın kızını istemeye gider. Atışırlarken ortaya çıkar ki ne Ferhat ağanın ailesinde iki yüz okka kaldıran hamal vardır ne de Hüsrev ağanın sülalesinde Toroslar'da kırk kişi soymuş bir Eşkıya. Bahse tutuşurlar ve olaylar gelişir...
DÜNYANIN EN ORJİNAL BAHSİ
İşgüzar ağalarımız soluğu noterde alırlar. Bahsin konusu şudur : dünyada berduşların , serserilerin arasında da iyi yürekli, mert ve efendi insan çıkıp çıkmayacağı. Taraflar bu bahis için sokaktan seçecekleri dört başı mamur bir serseriye tam bir milyon değerinde bir çek verecekler. Serseri, bir ay sonunda parayı iade ederse bahsi Hüsrev ağa kazanacak. On parasını dahi zimmetine geçirirse Ferhat ağa kazanacak.
Gazetelerde yer alan bu haber serseri takımı arasında büyük heyecana neden olur. Namuslarını kurtaracak bu serseriyi kendileri seçmelidirler. Nihayetinde serseri kafalardan çıkan sesler şöyledir :
“ yok arkadaş, öyle berduş, kopuk, serseri ama hepimizin namusu var...”
“çoluk çocuk işi değil bu...”
“serseri takımının da bir namusu olduğunu dünyaya ilan edecek...”
Bahis basında geniş yer bulmuşken Osman da bir sebeple nezarete düşer. Hatta onu orada gören emniyet müdürü bile “bırakın şakayı be ofsayt Osman o, olsa olsa şahit olur ondan” der. Hüsrev Ağa ve Ferhat Ağa da azılı bir serseri bulmak için emniyete gelmişlerdir. Emniyet Müdürü bu iki şaşkının bahislerini duyunca “ beyler... size hakiki bir canavar vereceğim ” diyerek Ofsayt Osman'ı karşılarına diker.
İmzalar atılır, bir milyonluk çek Osman'ın cebine konulur. Osman'ın hisleri karışıktır : “ Bir milyon bu be bir milyon be. Leblebi olsa bile bir senede sayılır be. Allah inandırsın gülle gibi oturuyor buramda vallahi billahi”. Bunları yanından ayrılmayan Kemal'e demektedir.
Serseri takımını Ofsayt Osman'ın temsil edeceği duyulunca “ namusumuz elden gidiyor, erkeklik kim ofsayt Osman kim be” feveranları duyulur.
Hemen en kral araba, en lüks ev, en afili kıyafetler alınır... Zengin semtindeki ilk günlerinde yan komşuları dolandırıcı Hulusi de iflastan kurtulmanın yolunu aramaktadır fellik fellik. “İflas halindeki bir şirkete kimse para yatırmak istemez olmaya ki dağdan inme bir ayı...” lafı ortada dolandığı anda Hulusi'nin cin karısı Ayla'nın aklına cin bir fikir gelir. Sonradan görme hödük komşuları Osman'ı kafalayacaklardır.
SEN OFSAYT NEDİR BİLİR MİSİN ?
İşte böyle. Osman kendisine dadanan ve sahte hareketlerini sezdiği ama dalgasına baktığı bu insanlar için “ paranın kağıt üzerine yazılmış rakamlarını gören böyle olursa, sahicisini gören ne yapar be?” yorumunu yapmaktadır.
Burada Osman'ın ağzından ilk " sen ofsayt nedir bilir misin ?" tiradını duyarız. Ayla'ya şöyle diyecektir :
“Ofsayt nedir bilir misin ? Ofsayt... Futbol yani . Tam gol atacak gibi olursun, hakem bir düdük...geri çevirir insanı. Benim şansım böyledir anam böyledir işte. Benim ki şans değil rüşvet yemiş futbol hakemi mübarek . Geçtim golden, out bile attırmıyor. Hep ofsayt hep ofsayt “.
ŞAKAYLA KARIŞIK İŞLER
Bir eğlence gecesinin sonunda arabasına atlayıp evine gitmektedir Osman. Hırçın dalgalara eşlik eden acı acı öten bir vapur düdüğü duyulur Sarayburnu'nda. Genç bir kız, Filiz... az sonra yaşamına son verecektir. Osman yetişir imdadına. Sabaha kadar derdini dinler filiz'in. Filiz, şarkıcılık yaparak kalp hastası kardeşinin kurtulması için çabalamaktadır. Ağlar, ağlar açılır, sonunda sorar “ bana kendinizden hiç bahsetmediniz, kimsiniz siz ?” . Osman'ın dilinin ucuna gelir ofsaytlığı ama kıvırır “ ben Osman... of... yani Of'lu Sayitoğlu Osman, biraz Adanalıyım”.
OF'LU BİRAZ DA ADANALI OSMAN
Osman'ın aklı Filiz'de, bedeni Ayla'nın onun adına düzenlediği partidedir. Kumar masasına oturturlar, dümenden yenilirler Osman'a. O aldığı parayı doğru Filiz'in kardeşine götürecektir. Filiz'in çalıştığı barda ise Adanalı Osman adında bir zengin konsomasyon karşılığı Filiz'e para vermiştir bar sahibi aracılığı ile. O kadar çaresizdir ki , satacaktır bedenini filiz bu gece.
Şakayla karışır işler sanki. Osmanlar karışmıştır. Filiz o gece karşısında Osman'ı görünce yıkılır. Kendisini ölümden kurtaran bu genç adamın zor durumundan yararlandığını düşünür. Gecenin sonunda yanlışlık anlaşılır . Osman'ın gözlerini gökyüzüne dikerek “ Yarabbi... n'olursun bu defa ofsayda düşürme beni. Büyüksün sen . Bu kız, bu çocuk... bi kerecik olsun düşmeyeyim terse hı ? N'olur bi defacık !”
SERSERİLER TELAŞTA
Öte yandan serserilerin namusunu kurtaracak olan Osman serseri takımının yakın takibi altındadır. Kumar oynaması, bara gitmesi, hiçbir kişinin konsomasyonuna çıkmayan güzel filiz'i konsomasyona çıkarması, yani anlayın işte kim bilir ne büyük para yedirdiği dolayısıyla çeki bozdurduğu fikri sabitiyle serseriler, Cellat Nuri önderliğinde emniyete giderler :
“ Yani ya malumat-ı arızamız şudur ki yani bizler hepimiz tövbekar olmuş itleriz müdür bey”
serseriler ellerini göğüslerine vurarak “ Allah'a şükür ağbi”
“ Yani ya Allahıma kitabıma kanun karşısında annadınız mı bittabi, boynumuz kıldan incedir bilakis.”
Emniyet müdürü :
“ peki anladık da ne istiyorsunuz ?”
“ ha tamam geldik pırasanın faziletine. Af edersiniz yani ya bu milyonluk bahis dalgasına fena bozuluyoruz yani ya”
“ne yapalım ?”
“ ayağının altını öpeyim müdür bey kurtar namusumuzu”
“ Yahu ortada suç yok ihbar yok ...”
“Kurbanın olayım abi hiç Ofsayt Osman bizleri temsil edebilir mi ? Yahu erkeklik öldü mü müdür bey ? Parayı aldı mı pırrr, bizim namus da o biçim !”
“ yanlışınız var galiba, bizim öğrendiğimize göre inanılmaz derecede cazip iş tekliflerine kahramanca göğüs geriyor”
“ Osman mı ?”
“ he ya”
“ Allah Allah...”
serseriler hep bir ağızdan
“Allah Allah...”
Yine de Ofsaytı tembihleyip bir uyarma ihtiyacı hissederler : “karının façasının astarını dızgallamadan imtihandan geçersen nah buramızda yerin var. aksi halde ... göster ulan tozpembeyi...” tozpembe dedikleri de sustalı.
OSMAN... SEVGİLİM !
Ansızın bir gece Ofsaytın titrekliği, korkaklığı, ezikliği gidiverir. Barda , ondan çeki almak isteyen dört herifi hacamat eder. Bir kafa bir yumruk derken Filiz o kalabalığından arasında “ Osman... sevgilim” diye bağırınca dereler tepeler dağlar dümdüz olur Osman'ın gözünde. “ Allaaaaaahhh...” Allahtır be.
Bir gün önce ona tozpembeyi gösterip de gözdağı veren ağır abiler tekrar gelirler. Cellat Nuri :”Afferin Osman afferin sana, herifin içinde gizli cevahir var ” .
“Yahu yani ya benim bu gaz tenekesi almıyor bu dümeni nasıl oldu da ettin bu erkekliği ?”
“Şey abi ya... filiz var ya bana sevgilim diye bağırdı ya ... işte o zaman buramda süt gibi bişey kabardı”
OFSAYT'IN HAYATINDAKİ TEK GOLÜ
Filiz onu sevdiğini söylemiştir. Ofsaydımızın ağzından şu kalpten sözcükler dökülür :"seni gördüğüm zaman içimde böyle bişeyler oldu. Konuşmayı beceremem ama, anladın dimi ? canımsın be. güneşimsin. havamsın. yani bu ağzımdaki izmarit yok mu be kız işte onun gibi benimsin be. yani buramdasın be. sen hayatımın tek golüsün yani."
OSMAN İMZAYI ÇAKIYOR
Osman'ın hayatında güzel giden bişeyler vardır. Aşıktır, bahsin de sonuna yaklaşmıştır. Meblağ büyüktür, dolandırıcı Hulusi'nin hala iştahı vardır ve sonunda Ayla ile onu kandırmayı başarırlar. Onu körkütük sarhoş ettikleri bir gece değersiz tahviller karşılığı bir milyonluk çeki verdiğine dair kontratı imzalatırlar.
YA BEN BİR SERSERİ OLSAYDIM ?
Aşk çok güzeldir. Osman'ın elinde olsa Filiz'e dünyaları bağışlayacaktır. Bahsin bitmesine bir gün vardır. Filiz'in kardeşinin ise çok fazla vakti kalmamıştır. Her şeyin değiştiği müthiş bir konuşmaya tanık oluyoruz :
- Kardeşimi kurtaran adam olmasan da seni deli gibi seviyorum.
- Kim olduğumu bilmeden mi ?
- evet
- inanmam be olamaz.
- Evet, yemin ederim
- bir insan senin kadar iyi olamaz, ya ben bir serseri olsaydım ?
- beraber serserilik ederdik
- ya ben viranelerde sabahlayan, yiyecek bir lokma ekmek bulabilmek için köpek gibi dolanan , yerden izmarit toplayan bir berduş olsaydım ?
- gene yanında bulurdun beni
- ya herkesin alay ettiği , tekmeleyip attığı bir ofsayt olsaydım ? Ofsayt nedir bilir misin ? Hayatta bi...bişey yapamamış , dikiş tutturamamış, bir... bir kere bile gol atamamış bir beceriksiz olsaydım ?
- golünü atıncaya kadar sana top taşırdım
- olamaz be... sen bir rüyasın.
Bu konuşma Osman'ın bahsin bitmesine bir gün kala çeki bozdurmasına neden olur. Osman bu, koca yürekli Osman. Ne serserilerin namusu, ne de bahsi kazanırsa herkesin kabul edeceği gol umurunda değildir.
Bir milyonluk çekin sadece iki yüz binini çeker. Kendi ipini çekmiştir. Hayatında ilk defa birisi onu olduğu gibi kabullenmiştir , ondan bile vazgeçmeyi göze almıştır. Artık amacı, Filiz'ini son bir kere görüp küçük kızın saçlarını koklayıp, ona sıkı sıkı sarılıp kendi kafasına bir kurşun sıkmaktır.
Filmin sonuna yaklaşırken “ofsayt nedir bilir misin” tiradını gazeteci Zühre'ye okur :
ofsayt nedir bilir misin sen ? İşte o benim. Ömründe Hiçbir işe yaramamış, bir baltaya sap olamamış bir hergelenin heykeli dikilse benim kalıbımı dökerler. Bak hayat hikayem be...beş çocuktan sonra babamın canına tak etmiş, bir doğurursan veledi çöpe atarım demiş. Sonra kış bastırmış , geceler uzun tabi... iş güç yok, annem ebeye ben dünyaya iyi mi ?Okula yazdıralım demişler son gün kayıtlar kapanmış kalmış mıyız ofsayda ? Peder de işe vermiş. İşe girdiğim gün fabrika yanmış gene düşmüşüz ofsayda. Genç olmuşuz, aşık olmuşuz. Tam evlenicez , kasap hamdi'nin oğlu zengin ya, kız kaçmış mı ona ? Kasap Hamdi'nin oğlu gol , ben ofsayt. Hayatımda bir gün forma giyip maça çıkmışım, ilk dakkada ayağım kırılmış düşmüş müyüm ofsayda gene ? Gelmiş askerlik çağı, bahriyeli olalım diye çırpınmışız ... böyle buraya kadar açık palet, şapka... mahallenin bütün gençleri bahriyede Ofsayt Osman Polatlı'da topçu taburunda. Bi gün kahvede yanlış ceket giymişiz , cebimizden esrar çıkmış , esrarkeş Samsa Nuri Beyoğlu'nda bara, Ofsayt Osman kodese, naber ?Sonra Otobüslerde çığırtkanlık edelim dedik, daha ilk gün kaza oldu, sekiz yolcu turp gibi evlerine, Ofsayt Osman hastaneye... sonrası serserilik , sefalet.. her gelen attı bir tekme her gelen attı bi çelme adımız çıktı Ofsayt Osman'a.
SONA YAKLAŞIRKEN
Artık Filiz'e veda vakti gelmiştir. Veda edip, köşeyi dönünce kafasına sıkacaktır kurşunu. Heyhat ona bile fırsatı kalmaz , polisler onu yakalar. Ellerine kelepçeyi vurmadan der ki Filiz'e : Ofsayt nedir bilir misin ? O benim ! Ofsayt Osman !
DİLLERİMİ HAKİM BEY BAĞLASAN DURMAZ
Ofsaydımız hakim karşısında, hayatında yer alan büyüğünden küçüğüne, figüranından baş oyuncusuna kadar herkes mahkeme salonundadır. Serseriler, emniyet müdürü, bahis sahibi milyoner iş adamları, onu dolandıran Hulusi ve Ayla, Zühre, Filiz...
Filmin başından beri olanları şimdi birebir Osman'ın ağzından dinliyoruz.
Savcı , Osman'ın suçlarını bir bir saymaktadır : “kendisine ait olmayan bir parayı, sırf şahsına menfaat sağlamak üzere, kıymetli evrak satımına karşılık göstermiş, piyasaya karşılıksız binlerce hisse senedinin sürülmesine yol açmış ve birçok masum vatandaşın tasarruflarıyla oynamış, dolandırılmasına vesile olmuştur. ayrıca kendisine bu parayı emanet eden 2 şahsın iyi niyetlerini suistimal ederek...”
Osman suçlamaları dinler, kafası karışmıştır. O sadece masum bir yavru için iki yüz bin lira çekmiştir, yüzlerce masum vatandaşla ilgisi yoktur ki. Attığı imzayı gösterirler . Hakim :
- yaptığın hareket düpedüz suçtur.
- öğretmek gibi olmasın ama değildir hakim bey.
- ne?
- asıl suç o kirli davalar. yani bir bahis davasına milyonları trak atıp da ortalıkta hastalıktan kırılan bir çocuğu görmemektir. yani siz daha iyisini bilirsiniz ama asıl suç odur yani.- şimdi o başka ama... senin yaptığın..
- benim yaptığımdan ne olacak hakim bey? bizim adımız üstümüzde... garip bir ofsaytım ben.
- hı.. ne?
- ofsayt yani. hiç gol olmamış adam. öylesine ofsayt. işte o benim. adaletine kurban olduğum Allah'ım bir gün bile güldürmedi yüzümü. ne yaptımsa neye elimi attımsa ters çıktı. Sonra...sonra bir gün bu adamlar çıktı karşıma. trak bastırdılar milyonu. Tamam mı? Sonra şunlar, na şunlar... bütün serseriler ne kadar varsa aldılar etrafımı ulan dediler yani toz kondurursan namusumuza ölmüş bil kendini. Milyonu cebime koydum koymadım karşıma bir kız çıktı. Sarayburnu'nda kendini denize atıyordu. Ben zor yakaladım. Nedir derdin dedim. Kardeşi hastaymış, tedavi de ettiremiyormuş, ellerimde ölecek dedi.
- kimdi o kız?
Filiz : ben
- Sonra etrafımı bir takım dolandırıcılar aldı. Na en başta bu dolandırıcı.Hulusi : hakim bey...- Kim yer o bayat numaraları be.. Evine davet etti inek, af edersiniz. Daha merhaba demeden karısı dolandı boynuma, oturttular beni sonra kumara, mahsustan kaybettiler yani ileride parayı böyle kökten götürmek için anladın mı? Ben yer miyim be?
- Ne yaptın kazandığın parayı?
- Doğru küçüğe götürdüm hakim bey abi.
Filiz : O parayı bulamasaydım o gece ilaç alabilmek için kendimi satacaktım.
- Bir müddet oyalandı yavrucak. O arada ne kadar büyük baş hayvan varsa , af edersiniz, yani böyle büyük şirket sahibi varsa toplandılar etrafıma yağdırdılar parayı böyle yaldızlar, daha neler neler. ama ben hepsine verdim fasoyu söylesene abi be...
emniyet müdürü : Evet efendim. söyledikleri doğrudur efendim.
- Ya hisse senetleri? Sahte senetler?
- Bilmiyorum hakim bey. vallahi billahi bilmiyorum.
Hulusi : Yalan, kontratı yanımda imzaladı.
- aa. ben mi?
Hulusi : şahitlerim var efendim...
- ben... ya ben...
Ayla : yalan. Kontratı kendisini sarhoş edip bizzat ben imzalattım.
- ne demek istiyorsun?
Ayla : Daha doğru dürüst okuması yazması bile yok. Kendisinden hatıra bir resim istedim, yanında yoktu. Bari bir imzanı at dedim. kağıdı büküp boş yere imzasını attırdım. sarhoşluktan gözünün önünü göremiyordu. kabahat benimdir.
- hey Allahım... ne haber?
hakim: ama ne de olsa...
- Yani öğretmek gibi olmasın ama kimsenin on parasına dokunmadım. kimsenin emniyetine yani böyle bir halel getirmedim. Ama o küçük kız.. .Ya iki güne kadar gitmezse ölecek dediler hakim bey. Böyle bir şey... Hani saksıda çiçek gibi şu kadarcık. Sen olsan ne yapardın hakim bey ? Ya siz...Ölecekmiş, ölmesin dedim! Bir can kurtulsun dedim. Bütün hayatımda ofsayt dediler, bir işe yaramaz, sümsük dediler, varsın yine desinler dedim. Hayatımda bir defacık bir kız sevdim, onu da kaybedeyim dedim. Hayatımda bir kerecik bir şey kazanacak oldum onu da kaybedeyim dedim. Tek, bir can kurtulsun dedim. Çocuğu kurtaracak kadarını aldım, üst tarafına el sürmedim. Fena mı oldu? Sizler, hepiniz...hepiniz, hepiniz hakem olun abiler... ya bu maç be. Tıpkı bir maç. Ama böyle hayat sahasında oynanıyor. Oyuncuları bizleriz. Topumuz da namusumuz, vicdanımız, insanlığımız. ben, ben Osman. ofsayt Osman. Söyleyin be... Allah rızası için söyleyin. Gene mi atamadım golü ha? Bu da mı gol değil be? Gol mü?
Zühre : gol!
- bu da mı gol değil be!
Ferhat Ağa: gol yavrum gol
.- bu da mı gol değil!Adaletine, insanlığına kurban olayım hakim bey, bu da mı gol değil ?
- gol!
Filmden notlar :
Ayda Pekkan'ın Fecri Ebcioğlu etkisiyle Türkçe'yi sanki yabancı bir aksanla söylediği dönemdir. Film boyu Ajda'dan iki şarkı dinleriz. Adamo'dan bildiğimiz bu şarkının sözleri şöyledir :
Yalnızım ben yalnız
Bak çok yalnızım
Ne aşkım dostum var
Ne kış ne yazım
Ve aşk ararken sen çıktın karşıma
Hayır deme ne olur temiz aşkıma
Haykırıyorum aşkımı her zaman
Bak yaşayamam inan
Sen sevgilim olmadan
Bu şarkının ardından Ayla, Osman'a şarkının sözlerindeki gibi kur yapar. Osman :” Söyle bee, yalan da olsa hoşuma gidiyor” demektedir.
Ajda'nın seslendirdiği bir diğer şarkı da “Her yerde kar var “ dır. Şarkıcı Filiz rolündeki Filiz Akın da iki şarkı söyler. “Tombalacık Halimem” ile “Kızılcıklar Oldu mu” türkülerini seslendirenin adı jenerikte geçmediği gibi ses ile o derece oynanmıştır ki, kim olduğunu çıkarmak pek mümkün değil.
Sadri Alışık da tophane Rıhtımı şarkısını söyler . Sözleri oldukça eğlencelidir ve serserilerin hele ki ilk sahnenin atmosferini olduğu gibi tasvir eder :
tophane rıhtımında yaparlar gemi aman aman
oturmuş ehli keyifler çekerler demi
çatlak, patlak, delik de deşik, kambur, kör, lanet, manet hepsine bak
çek mastor çek aman aman dalgaya bak
tophane rıhtımında herkesin dalgası,
kafası saat gibi, fasonu var
Tophane rıhtımında var bir meyhane
çok naz etme hanım abla doldur bir tane
tophane rıhtımının kızları, alayı bacımız a bacımız,fasonu var
tophane rıhtımında yaparlar kantar
bu sosyete kızlarının hepsi de mantar
tophane rıhtımında bütün dalgalar,
havada donuyorum, fasonu var
tophane rıhtımının kızları nazlı
şu İstanbul şoförleri hepsi de hızlı
Osman keyifli olduğu bir sırada bilindik bir türkünün sözlerini değiştirerek terennüm eder mesela :
bu ne biçim börek, nazlı yarin yanında yatmaya kürek gerek...
Ofsayt Osman'ın lügati de oldukça renklidir: ayva, inek, kereviz, zilli, manda, deve, babalık, anam, ağbicim, kofti, düdüklü boyun bandı...
Baştan sona heyecanını , ritmini hiç düşürmeyen filmden ilginç bulduğum bazı ayrıntılar da var.
Film ufak tefek yan hikayelerle de desteklenir ama filmin sonunda onlar da havada kalır. İkisi de gazeteci olan Zühre ile Kemal'in flörtleri, Ferhat Ağa'nın oğlu Sarı Ökkeş ne olmuştur ? Suçlu oldukları halde Hulusi ile mahkemede imana gelen karısı Ayla neden parayı kaptıkları gibi yurt dışına gitmemişlerdir mesela ?
Filiz'in saç şekli pavyondayken dağınık, dışarda, Osman'ın yanında iki örgüdür.
Altmışlı yılların ortasında geçen filmde elini her atanın bir telefona ulaşabilmesi de oldukça ilginç. Ancak kuru boğazına bakabilen Filiz'in evinde bile telefon vardır.
Çift Uskur Hulusi Reis'in filmin başında Hurşit Ağa olarak takdim ettiği Kadir Savun, filmin gerisinde Hüsrev Ağa olarak anılır. Adanalı bir ağa adından daha çok Trakyalı bir zengini çağrıştırır.
Pavyon çekimlerinde benim de çok sevdiğim arkadan ışık verilerek, sadece kişilerin gölgesinin yansıtıldığı perde ardından görünüm de kullanılmış.
Pavyondaki kavga sahnesinde uzak çekimlerde Filiz elleri yana açık dururken, yakın olan çekimlerde ellerini ağzına götürmüş şekilde çığlık atmaktadır.
Osman'dan gazeteci olduğunu gizleyen, romanı için aldığı bütün notların tamam olduğunu söyleyen Kemal Tuncer'i hiç not alırken görmeyiz. Gazetesine sadece telefonla bilgi geçmektedir.
Öpüşme sahnelerinde Ajda Pekkan'ın daha cesur olduğu aşikar. Bunun yanı sıra Sadri Alışık'ın öpüşme sahnesi içeren başka bir filmini dahi bilmiyorum o yüzden de oldukça özel bir film.
4 yorum:
slmlar çilek ne güzel anlatmışşın adeta filmi izler oldum :) bayılıyorum eski filmlere ben
çok teşekkür ederim azimli :)
Çok güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık, Sadri Alışık çok özel bir sanatçı, her filmi ayrı bir güzel.. Yazı ve paylaştığınız için teşekkürler..
(Not: kaynak gösterip bloguma aldım yazıyı umarım bir sakıncası olmaz)
Teşekkür ederim. Beğendiğinize pek memnun oldum, kaynak belirttikten sonra benim için problem yok. Hoşkalın...
Yorum Gönder