3 Ocak 2008

Portresi Yapılası Bir Yüz : Sema Özcan




Metin Erksan
Üstâdın Sevmek Zamanı'ndan bir bölüm... Metin Bükey Orkestrası'nın çaldığı müzik eşliğinde Halil'i (Müşfik Kenter) kürek çekerken görüyoruz. Kıyıda, beyaz gelinliği ile Meral (Sema Özcan) ona bakıyor.

Sema Özcan'ı ne zaman anlatmak istesem, söze "Dalgın Bakışlı Sema Özcan" diye başlayasım gelir. Öyle değil midir sizce de , dalgın bakışlı değil midir bu hanımefendi ?

Sevmek Zamanı, Özcan'ın ilk filmlerinden biridir. Daha sonraki zamanlarda aslında onu hep benzer rollerde görürüz. Ayşecik'in annesidir, Ayhan Işık'ın sevdiği kadındır filmlerde.

Zihnimdeki tüm bu naiflik imajını, geçenlerde okuduğum Ülkü Erakalın'ın Fotoğraflar Siyah Beyaz Anılar Renkli adlı kitabındaki şu satırlar yıktı ; bir kere daha anladım ki beyaz perdedekiler sadece bir hayaller... Artık gülünse mi ağlansa mı şu duruma bilemiyorum :


"...Sinemanın fuayesinde buluşuyoruz, gece yarısından sonra. Sema Özcan, ben, rahmetli Handan Adalı, Orçun ve de Selma Sonat var izleyen dostlarım arasında. Filmin havasına öylesine kaptırmışız ki kendimizi, o yıllarda dünyamıza yeni girdikleri için Selma ile Orçun'u sanki tanışıyorlarmış gibi düşünerek Sema Özcan'a tanıtmaya lüzum görmüyorum.
Sema da sormuyor nedense "Bu arkadaşlar kim ?" diye.
Dedim ya filmin ilk gösterimine kaptırmışız kendimizi. Uzatmayalım seyirden sonra , önce Sema Özcan'ı evine bırakmak üzere özel bir arabaya doluyoruz.
Önde Sema ile Handan, arkada da ben, Orçun ve Selma oturuyoruz. Gırgır şamata yoldayız. Selma Lale'yi (Lale Oraloğlu) kastederek :
- Senin ortağın işi nasıl ? diyor.
- İyi , diyorum.
- Orçun mudur morçun mudur nedir, diye devam ediyor , Lale ile ilişkileri devam ediyor mu ?

Arabada tüm sesler kesiliyor. Sema daha fazla pot kırmasın diye susuyoruz hepimiz, sorduğunu anlamamış gibi. Yeni sorusundan anlıyoruz; yanında oturan Handan Adalı, zarif bir tekme yapıştırmış Sema'ya. Sema daha da yükseltiyor sesini:
- Ayağıma ne vuruyorsun ayol ? diyor. Yalnız ben söylemiyorum ki bütün Türkiye biliyor bu ilişkiyi.

Arabada yine buz gibi bir sus pus. Araya olmadık veya olmayacak sorular ve de abuk subuk cevaplar giriyor.

...Yarım asra zor sığacak bir zaman içinde Sema 'nın evinin önündeyiz. Vedalaşmak için hepimiz tek tek iniyoruz arabadan. Arkama Orçun ve Selma'yı alıp , sinemada yapmam gereken tanıştırmayı epeyce geç kalmış olarak Sema'nın evinin önünde yapıyorum.
- Tanıştırayım, arkadaşım Orçun Sonat ve eşi Selma Sonat, diyorum.

Apartman antresinden sızan ışığın bile aydınlatamadığı loş görüntüde , Sema'nın kıpkırmız olduğunu görüyorum. Pot üstüne pot kırıyor Sema.
- Ay afedersiniz. Vallahi yalnız ben söylemiyorum bu sözleri...Hani geçen gün bizim tiyatroda da konuşuluyordu da...

Selma araya girmese kimbilir daha neler saçmalayacak Sema durumu kurtarmak için.
- Üzülmeyin Sema Hanım, diyor Selma. Söylediğiniz gibi herkesin dilindeyiz, ve ben iyice alıştım bu söylentilere.

Yaa işte böyle.

2 yorum:

Fıkra Sevenlere dedi ki...

Nostaljiiiiii..Sayfanızı yeni gördüm valla..Çocukluğumu yaşattınız.Bu filmlerle büyüdük..Neydi o 60'lı 70'li yılların başları? Cumartesi günleri öğrenci matineleri, pazar günü de bizsiz yollanmayan ablamlarla seyrettiklerimiz.:))Teşekkür ederim..
Sizi arkadaş listeme alıyorum canım sıkıldıkça izlemek için..Selamlar

çilek dedi ki...

Hoşgeldiniz efendimm :) Ne hoş değil mi o dönemleri hala canlı anlı hatırlayabilmek ... bambaşka bir tat bu . ben de sizin blogu pek eğlenceli buldum takip listeme ekliyorum sizi, hoşkalın.