23 Mart 2009

YÜREĞİMDE YÂRE VAR


Yemenimde hâre var
Yüreğimde yâre var
Ne ben öldüm kurtuldum
Ne bu derde çare var
Of amman amman hoş dilli
Başında yazması incili
Çürüttüm otuz iki mendili
Bulamadım o yârin dengini
Yemenim turalıdır
Sevdiğim buralıdır
Geçme kapım önümden
Yüreğim yaralıdır

Mahûr makamdaki bu anonim esere, Türkân Şoray için en güzel senaryoları kaleme alan Safa Önal çok dokunaklı bir senaryo yazmış ve yönetmiş. Hayatta saklanması en güç üç şeyden biri olan AŞK (hele ki o aşk, gizli aşk ise) üzerine bir hikâye.

Hikâyemiz, soğuk bir kış günü, dul, bir erkek evladı olan marangoz babanın eve kimsesiz bir kız çocuğu getirmesi ile başlıyor. Yıllar boyu aynı çatı altında kardeş gibi büyüyen Nurten ve Yakup'un yolları o soğuk kış gününde kesişiyor ilk defa.

Aradan geçen uzun seneler, Nurten ve Yakup'un kardeşlik sevgisini değil , kendilerine dahi itiraf edemedikleri aşklarını pekiştiriyor. Yakup bir uzun yol şoförü. Gizli aşkının yükü altında ezilmemek için sürekli uzun yollara çıkıyor, bilerek isteyerek. Sonunda evde Nurten'i göreceğinin hayali bile onu mutlu ediyor. Kendi içinde bu platonik aşkı yaşamaktan da bir yandan memnun. Nurten için de durum aynı. Her ne kadar birbirlerine itiraf edemeseler de, bir çatı altında olmak bile yetiyor onlara.

Günler böyle geçerken, artık iyice yaşlanmış olan baba çocuklarının mürüvettini görmek istediğini belirtir. Israr eder, mahallede bir yorgancı vardır, taliptir hatta Nurten'e. İkisi de bu isteği duymamazlığa gelirler. En sonunda baba ağırlığını koymaya karar verir. Yakup, babasının ısrarlarına son vermesi adına, çalıştığı şirketin patronunun kızıyla flört eder, aslında sadece kendisini kandırmaktadır. Babanın sıkıştırması ile, istemeyerek de olsa Nurten (Yakup'un flörtünü öğrenmiştir) ilk adımı atan olur. Bu arada bir de zengin, yakışıklı kısmeti de çıkmıştır. Bu zengin ve yakışıklı adam, Nurten'i küçücük mahallesinden, küçücük dünyasından çıkarıp bambaşka bir hayatla tanıştırır; fütursuzca harcadığı para, aldığı hediyeler ile gözünü kamaştırmak, aklını çelmek ister. Yüzük takmaya karar verirler. Bu karar, mahallenin kendi halindeki yorgancısı için bir yıkımdır... bir de Yakup için elbette. Hem de yıkımların en büyüğü.

Seni öldürmeyen acı seni güçlü kılar hesabı, Yakup da zengin kızla evlenmeye karar verir.

Ama olmaz işte, bir türlü olmaz. Nurten yüzüğü atar, baba yıkılır. Bu arada Yakup da en yakın arkadaşının gizli aşkını onun yüzüne vurmasıyla artık altüst olmuştur. Kabul etmez... edemez. Arkadaşı ile dövüşür, aslında vurduğu her yumrukta Nurten'e kavuşamamanın acısı vardır.

Nurten yüzüğü atmıştır. Yakup'un da sırrı ortaya çıkmış, bir nebze rahatlamıştır. Yine de bu derde çare değildir olanlar. Yakup gitmeye karar verir. Yüreğini de alıp gidecektir çok uzaklara, gitse de gittiği yere hep kendini ve kalbini de götüreceğini de biliyordur... ama...

Nurten , Yakup'un gittiğini öğrenir babasından. Olamaz, olmamalı... Artık bunun son şansı olduğunun bilincindedir. Kalbi kafeste çırpınan bir kuş gibi çarparcasına , heyecanla, aşkla Yakup'un bindiği vapura yetişir. Karşısında Nurten'i gören Yakup hem şaşkın hem sevinçlidir. Nutku tutulmuştur adeta. Nurten neden buradadır ki ? Hâlâ cesaret edememektedir gerçekle yüzleşmeye. İşte buarada sazı Nurten alır eline ve bağırır:

- Yakuuup.... Yakup... Seni seviyorum. Hem de deli gibi

Anasından yeniden doğmuş gibi olmak, boğaza düğümlenen patatesi sonunda yutabilmek gibi adeta , bütün perdeler yırtılınca iki aşık birbirlerine tutku ile sarılırlar.

Yıllar boyu süren gizli platonik aşk mutlu sona kavuşur. Platonik aşkın bitmesi bana göre hiç de iyi değil ama Nurten ile Yakup için olmuş tabi :)

İşte filmin künyesi:

Yönetmen ve senaryo yazarı : Safa Önal
Yapım yılı: 1974

Oyuncular:

Türkan Şoray : Nurten
Hakan Balamir : Yakup
Hulusi Kentmen :Baba
Uğur Güçlü : Nurten'in zengin talibi
Yeşim Soydan : Yakup'un flörtü
Özcan Özgür: Yorgancı
Altan Bozkurt : Gizli aşkı ilk çakan Yakup'un yakın arkadaşı

Hiç yorum yok: