25 Ekim 2009

KISKANÇ KADIN

Ohhhh....beeeeeeeeeee....

ya da

Ohhhhh... öldüm :)

Nasrettin hocanın kepçe kaşık davası gibi hem de. Uzun süredir uykuya yenik düştüğümden, haftasonu sabahları erken kalkıp bünyeyi eski Türk filmleri ile kuvvetlendiremiyordum. Bu sabah kış saati uygulamasına geçilmesinin yaşattığı torpille 3 türk filmini (Kıskanç Kadın, Şenlik Var, Doktor) arka arkaya izledim. Bünye zıpkın gibi oldu maşallah :)


Kıskanç Kadın
Yönetmen: Osman Nuri Ergün
Senarist : Osman F. Seden
Yapım: Akün Film (İki Osman'dan ötürü bir Osmanlı filmi de diyebiliriz :))

TRT 1'de 1966 yapımı KISKANÇ KADIN adlı filme rastladım, ki uzun süredir hep aynı filmleri veren TRT'de yeni gösterilen bir nostaljik yapıta rastlamak da şansdı benim için.

Efendim... Filmimizin baş aktörü Cüneyit abimiz, baş aktristi de Hülya Koçyiğit. Daha geçen hafta ikilinin oynadıkları İstasyon (1977) filmini izlediğim için , sinemadaki ilk yıllarında çekmiş oldukları bu filmi ayrı bir gözle seyrettim.

Cüneyt Arkın'ın can verdiği (daha sonrasında boynuzlandığını anladığımız) yakuşuklu ve ketum insan Kemal Seden, adını filmin senaristi Osman F. Seden'in oğulcuğu Kemal'e geçtiği bir kıyaktan alıyor zannımca. (Kemal Seden o sıra daha 3 yaşında, bunu biliyor mıydınızzz? I ıh... tahmin etmiştim zaten :P) . Bir de Osman F. Seden'in Kemal Film diye şirketi var biliyorsunuz.

Neyse konuya geçeyim. İngiliz yazar Daphne Du Maurier' ın "Rebecca" adlı romanından esinlenerek senaryolaştırılmış film. Kemal, yakışıklı ve zengin , hoş bir duldur. Neden ? Çünkü 3 yıl kadar önce karısı Sevda bir deniz kazasında ölmüştür. Adam hem hoş, hem zengin ve üstelik de dul olunca cemiyet hayatının (bayılırım şu kalıba da ha :)) önde gelen kız kuruları (!) Kemal'in kalbini çalmaya çalışmaktadır. O kuru kızlardan biri de rahmetli Suna Pekuysal'ın canlandırdığı Rukiye'dir. ( Yaa... cemiyet hayatından olup da adı Rukiye olan var mı yaaa, sanırım bu da Osman Seden amcamızın bir yakını olabilir. Olabilir mi ? Olabilir olabilir.)

Kemal cancağızım Rukiye bacımıza bakmadığı gibi, Rukiye'nin annesinin (Mualla Sürer) katibesi Nevin'le (ne uzun cümle oldu be, üstelik devrik de değil :P) ilgilenmeye başlar. Nevin ? Hülya Koçyiğit canım. Sen nasıl olur da cemiyet hayatının asil kızlarından Rukiye ile değil de paçooozzz, alt tabaka insanı Nevin'le aşna fişne edersin deyu, kızı bi güzel kovar annesi. Kemal bunun üzerine Nevin'le evlenir ! Çok mu çabuk oldu :) Evleniyorlar yani bu olayın sonucunda. Geliyorlar aşk yuvalarına. Transilvanya'da bir şatoya desek daha doğru :)

Efendim o nasıl kasvetli bir evdir, evin hizmetçileri ölen hanımlarına nasıl da bağlıdırlar hayret yani. En güzel sürpriz ise, burada da karşımıza en kurusundan bir kızın daha çıkması. Perihan (Çolpan İlhan) isimli mürebbiye kılıklı kız kurusu da aslında Kemal beyimize yanıktır da, Kemal beyimiz göstermektedir ama vermemektedir adeta (ahahahaha, nasıl bi tariftir bu yaw?). Yani Kemal beyimizin soluk alışı bile Perihan bacımızı delirtmektedir. O derece.

Gel gelelim taze gelin Nevin, bir türlü kendisini bu evdeki hizmetlilere ve Perihan'a kabul ettirememektedir. Vazoya gül koysa azar işitmekte, pikapta plak dinlese dinlediği plak kocası tarafından parça pinçik edilmektedir. Neden? Çünkü yaptığı her şey ölen eş Sevda'yı hatırlatmaktadır Kemal'e.

Meğer işin içinde iş varmış sevgili okur, onu da filmin son 15 dakikasında öğreniyoruz. Ölen Sevda, dayımın oğlu diye aşığı Necmi'yi (Orhan Elmas) eve almakta, cemiyet erkekleri tarafından Rita Hayworth muamelesi görmeye bayılmaktadır. En sonunda Kemal'in canına tak eder ve Sevda'yı altı kurşun ile (rakamla 6) öldürür. Dikkatli seyirci, Sevda'nın kurşunları yerken hiç hareket etmediğini gözden kaçırmaz. Bilirsiniz bizim filmlerde insanlar hemencecik ölmez, önce 2 takla atar, yere düşer, tekrar kalkar, sonra bi daha düşer, yetmedi karakola kadar gider, olmadı yere kanla katilin adını yazarlar demi? Ama Sevda öyle yapmıyor. Çünkü meğersem zaten Kemal içeri gidip komodinden tabancayı alana kadar çoktan ruhunu teslim etmiştir. Neden biliyor musunuz ? Asla bilemezsiniz. Kalp sektesinden değil, zatülcenpten de değil. Rahim kanserinden abicim. Yeaaaaa ... Şaşırdın demi, şaşırdın şaşırdın :) İşte Türk filmi adamı böyle çarpar :)))

Sonracığıma Kemal, karısının katili olduğunu düşüne dursun, aslında Sevda'nın ölüm nedeni, Perihan'ın ona vurduğu 3 dozluk morfin yüzündendir. Zaten mahkeme salonunda son anda ortaya çıkan Dr. Hikmet Kuntay (Muammer Gözalan) 3 doz lafını duyunuca "hiiiiii"der , "3 doz mu vurdun, bir saat bile yaşayamaz o dozla) deyiverir.

İşte efendim, Kemal'i son anda ipten almak Nevinciğin çabaları sayesinde gerçekleşir, çünkü Nevin'in içinde öyle bir his vardır ki, tam da şurasında yani, Kemal asla katil olamaz.

Bu arada, Sevda'nın yüzünü bir türlü görmeyiz, hep arkadan görürüz onu. Kim canlandırmıştır, fikrim yok. Güzel filmdi be.

Son not: Bu yazıyı yazarken had safhada keyifliydim, ne bir şey içtim ne de yuttum, arka arkaya 3 filmden sonra biraz çarptı galiba, hepsi bu :))

11 Ekim 2009

Halit Refiğ'in Vedasıymış Meğer Bugün

1934 yılında İzmir'de gözlerini dünyaya açan Usta yönetmen Halit Refiğ, bu sabah 75 yıl dolu dolu yaşadığı hayata İstanbul'da veda etti.

Ortalama bir sinema ve televizyon izleyicisi daha önce de bahsettiğim gibi, hoşuna giden , sevdiği filmlerin dizilerin yönetmenlerinin kim olduğunu bilmez, merak da etmez aslında. Filmleri bize en çok sevdiren oyunculardır. Oysa ki; oyuncuyu yöneten yönlendiren göz olmadıkça bizim o filmleri sevme ihtimalimiz çok azdır.

Gurbet Kuşları'nı sevdim, kedisi Olcay'a ölümünden sonra kimin sahip çıkacağını dert edinen Olcay Hanım'ın ölüm korkusunu anlattığı Hanım'ı sevdim , Karılar Koğuşu'nu; Kemal Tahir'i, Tözey'i, Hanım Kuzu'yu tanıdım ve sevdim, Teyzem Üftade'yi, Kurtar Beni'deki İmam Salih (Talat Bulut) ve Ayten'i (Gülşen Bubikoğlu) sevdim, işkence sahnesi ile gece rüyalarıma giren Leyla ile Mecnun'u sevdim, final sahnesi ile beni ters yüz eden O Kadın'ı sevdim, bebe kaynını büyütüp koca edinecek Sultan Gelin'i sevdim, Perihan ve Ömer'in Kırık Hayatlar'ını sevdim, göklere tutkuyla bağlı Şafak Bekçileri'ni , gülümseten Evcilik Oyunu'nu , Bir Türk'e Gönül Verdim diyen Eva'yı sevdim. Eser sahibi olduğu Fatma Bacı'yı (Gülsüm Ana) sevdim... hasılı...tüm bu filmleri, oyuncularını, mekanlarını sevdim... siz de sevdiniz . Halit Refiğ sevdirdi.

Bu sabah Halit Refiğ, sonsuzluğa açılan kapıdan girdi, yolu aydınlık olsun dilerim.

Sevenlerinin ve Türk sineması severlerin başı sağolsun.

5 Ekim 2009

Otomobil Uçar Gider VEYA Bas Gaza Aşkım Bas Gaza !

Merhabaaaa :)

Yaz aylarını aylaklık ve temebellikle geçiren Çilek Hanım, blog okuyucularının dürtüklemesi ile güzellik uykusundan uyanmaya karar verdi.

Farkındayım çok boşladım blogumu lakin , aylaklığıma eşlik eden yılgınlık ve az buçuk sağlık problemlerinden ötürü, elim birşeyler yazmaya varmadı bir türlü, sürekli takip eden okuyuculardan özür dilerim.

Geçenlerde posta kutuma hoşbir ileti geldi. İletinin sahibi Serkan Okay bey, eski olan herşeye tıpkı benim gibi özlem duyduğunu belirttikten sonra , bir başka alanda; klasik otomobiller ile ilgili bir site (KlasikOto) yönettiğinden bahsetmiş.

Bahsetmekle kalmamış ve Yeşilçam'da klasik otomobillerin yer aldığı filmlerden yakalanmış bazı kareleri de göndermiş. Blogdan arada sırada araklama yapacağını ifade ettiğinden, kaynak belirtmek kaydı ile dilediği kadar araklama yapabileciğini (:P) söylemiştim. Sağolsun kendisi benim gibi kılkuyrukluk yaparak yaklaşmamış konuya , fotoğrafları kaynakbelirtmeden de dilediğinizce kullanabilirsiniz demiş:)

Utandım mı peki? Yuuoooo :)

İşte mesaj kutuma düşen ve beni taaa nerelere götüren otomobil konseptli Yeşilçam kareleri. Ki...ki otomobilin ne marka olduğunu de iliştirivermiş Serkan Bey, sağolsun varolsun :) Klasik Oto sitesinde sizi daha ne fotolar bekliyor ne fotolar, onu da söyleyeyim:)







Cüneyt Arkın , Selda Alkor ve Pontiac.






Ayhan Işık, kendine ait 1956 model Buick otomobilinin başında





Kartal Tibet , Mercury'e binerken.






1957 model Chevrolet... Altın Çocuk Göksel Arsoy esas kıza ya aşkını ya da nefretini Kız Kulesi fonunda itiraf ederken.





1959 model Plymouth . Tahminim o ki; kare 1963 yapımı Maceralar Kralı filminden, janti şoför Ayhan Işık.






1959 model Ford Convertible... Üstü açılıp kapanıyor vaaooov :) filmi çıkaramadım, şoför koltuğunda Ayhan Işık abimiz :)






1955 model Belair Convertible... Küçük hanımefendi serisi filmlerinden biri... Önde Ayhan Işık, Belgin Doruk ve seçebildiğim kadarı ile Hulusi Kentmen :)





1958 model Chevrolet Belair... Muhtemel arabadakiler de Filiz Akın, Ediz Hun ve İlker İnanoğlu. Şimdi dikkatimi çekti, bu film 1971 yapımı . 13 yaşındaki arabayla son moda film çekmişler iyi mi?







1958 model Chevrolet Belair... filmde şey, Ayşeciğin Sevgili Babam filmi... karede görülen rahmetli İhsan Yüce... hani başındaki şapkasını kapıp şaka yapıyorlardı ona.







1960 model Chevrolet Belair ... Sadri babanın sandalda bulduğu minik bebeğin karnını kuru fasulye pilav ile doyurmaya çalıştığı güzelim Afacan filminden bir kare :)