30 Mart 2008

Sevdiğim Replikler - 9


Gülücük imi koyarak başlamak hoş olmayacak biliyorum ama bilin ki Çilek şu satırları yazdığı şu dakika az sonra aşağıda okuyacağınız repliğin geçtiği filmi gözünün önüne getiriyor da gülümsüyor :))

Filiz Akın'ın Şehbal, Kartal Tibet'in Mübin ve Önder Somer'in de Selman rolünde oynadığı 1963 yapımı Aşka Tövbe filmi vardır. Filmin son sahnesinde Selman ve Şehbal tren garındalar, az sonra hareket edecek ve kendilerine yeni bir hayat kuracaklardır. Zira nişanlıdırlar. Lâkin Şehbal'in gönlü Mübin'dedir. Selman'ı mecbur kaldığı için kabul etmiştir. Neyse efendim uzatmayalım; tam trene bineceklerken Mübin çıkagelir ve sinemamızın kötü adamı olarak tanıdığımız Önder abimiz bu ulvi aşkın arasına giren kara kedi olmaktan vazgeçer. Mutluluk sizin hakkınız diyerek trenden iner... onun yerine Mübin biner:))) Yahu gülüm abim benim... adamı trene bindirdin iyi de... onun işi ne orada, dimi ama :)

İşte replik olarak alıntılayacağım pasaj da benzer temaya sahip bir son sahne. Filmimizin adı Aşk Bu Değil . 1969 yapımı. Başrollerde Sema Özcan, Murat Soydan ve Turgut Özatay oynuyor. Biraz ön bilgi vermez isem, replik sizin içn pek birşey ifade etmeyecek. O yüzden az daha dişinizi sıkın rica edeceğim :)

Selma ve Nihat birbirini seven iki genç aşıktır. Nihat'ın yasa dışı işleri vardır Selma'ya bahsetmediği. Bir gün iş üstündeyken yakalanır ve hapse girer. Selma'cığa haber veremez tabi. Oysa ki Selmacık karnında Nihat'ın çoçuğunu taşımaktadır. Nihat dönmeyince intihar etmeye karar verir, başarısız olur ama bu arada çocuğunu da kaybeder. Nihat hapiste yata dursun, ünlü gazinocu Orhan, ruh hastalıkları hastanesinin bahçesinde şarkı söyleyen Selma'nın önce sesine sonra ise kendisine bayılır... Sanırım gerisini anladınız. İşte son sahnemizde Selma ve Orhan nikah masasına oturmuşlardır. Nihat çıkagelir ! Ta taaamm...

O ana dek Nihat'ın Selma'dan uzak durması için elinden gelen her türlü çabayı gösteren Orhan, aynı bizim Selman gibi imana gelir, kolundaki tazecik gelini Nihat'a sunarken şöyle der:

- Bu saadet sana ait !

İşte bu :)))

Durun daha bitmedi. Nihat'ı başlarında çete reisi olarak tutmak isteyen iki kötü adamımız da lafa karışırlar:

- Ne anladım şimdi bu işten?
- Patronu (Nihat'ı) kaybettik. Artık onu aramıza kimseler döndüremez !
- Acaba bizim için daha mı hayırlı oldu !?

ahahah... müthiş ya müthiş...

25 Mart 2008

Nostaljik Yeşilçam Fotoğrafları- 7


Yaramaz torun ve huysuz dede ikilisine harika bir örnektir Kırık Çanaklar. 1960 yapımı siyah beyaz bu muhteşem filmin oyuncu kadrosu da çok güçlü. Fotoğrafta usta tiyatro oyuncusu Salih Tozan , 46 yaşında ama 60 yaşındaki bir dedeyi canlandırmakta pek mahir. Filmin çekiminden 3 yıl sonra daha kırkdokuz yaşında hayata veda etmiştir Salih Tozan. Dönemin çocuk yıldızı Rüya Gümüşata ise henüz sekiz yaşında.
Sinemamızın kötü adamlarından Turgut Özatay'ın başrol oynadığı dönemlerden bir film bu. Film renkli olsaydı herhalde baba rolündeki Özatay'ın yemyeşil gözlerini de seçerdik muhtemelen. Anneyi ise yine tiyatronun ustalarından Lale Oraloğlu canlandırıyor.
Bir Türk filmi arşivcisinin mutlaka edinmesi gereken filmlerden biri.

24 Mart 2008

AĞLAYAN MELEK


Sait Faik Abasıyanık'ın aynı adlı eserinden Yeşilçamın rekortmen senaristi Safa Önal'ın senaryolaştırıp filme çektiği 1970 yapımı renkli Türk filmi ; Ağlayan Melek.

Sultanım Türkan Şoray başrolde; gözleri görmeyen güzeller güzeli Sabahat rolünde. Eserde de adı Sabahat mıdır bilemem ama Türkan Şoray , Sabahat olamaz, olmamalı. Tıpkı Şaziye, Hediye veya Dürdane olamayacağı gibi. Ne olabilirdi mesela? Suzan olabilirdi bu filmde sanki. Neyse efendim, konudan sapmayalım.

Filmimizin esas erkeğini ise Ekrem Bora canlandırıyor; zengin iş adamı Vedat kendileri.

Hikayemiz bir adada başlıyor. Sabahatımız da adanın biricik güzel kızı. Gözleri de görmüyor. Babacığı (Mümtaz Ener) ve ağabey bellediği Şevket (Tanju Gürsu) ile yaşıyor. Kendi yağları ile kavruluyorlar çok şükür ama bir de Sabahat'ın gözlerini açtıracak paraları olsa.

Aynı yerde büyüyorlar diye ağabey kardeş olacak değiller ya... Gönül işte; Şevket gizliden aşıktır Sabahat'a.

Adamız şirin küçük bir yer. Herkes herkesi tanıyor. Sabahat da kör ama diğer duyuları müthiş gelişmiş. Adanın balıkçılarından biri (Hüseyin Baradan) bir gün şeytana uyuyor ve Sabahat'a sarkıntılık ediyor. Hiç sesini çıkarmadığı için , Sabahat kiminle itişip kakıştığını bilemiyor elbet lakin itişirken balıkçının yeleğinin düğmesini koparıyor.

Sonracığıma efendim, ağabey Şevket'in kulağına geliyor olanlar. O da gözüne kestirdiği, sarkıntılık yapmaya meyilli ada halkından bir kaç adamı diziyor sıraya... "Söyle Sabahat hangisiydi" diye soruyor. Şimdi düşünün... Kör bir kız... Karşısında bir düzine erkek... Ve o teşhis etmeye çalışıyor. Çalışmakla kalmıyor, ediyor :) Nasıl mı? Az önce itişirken düğmeyi kopardığından bahsetmiştim ya... İşte yelekteki o eksik düğmeden teşhis ediyor balıkçıyı. Söylemiyor Şevket'e. Şevket ise "Ah ulannn.. ah bir geçirsem elime ben ne yapacağımı biliyorum" edalarında.

Şimdi bu anlattığım sahnenin filmin bütünü ile hiç ama hiç ilgisi yok. Sadece çok ilginç bulduğum için yazdım. Unutamadığım yerlerinden birisiydi.

Devam edelim; Bir gün adaya, vakti zamanında evden kaçan Tasula (Oya Peri) geliyor. Tasula'nın babası adanın rum meyhanecisi. Babası aslında Tasula'yı çok özlemekte de ada halkı Tasula'yı kötü yola düştü diye bellemiş bir kere. İşte bu Tasula , Sabahat'ı gezdirme bahanesi ile bir gün adadan alıyor ve onu zengin iş adamı Vedat ile tanıştırıyor. Vedat, bu kör kızdan çok etkileniyor ve gözlerinin açılması için ne gerekiyorsa hepsini yapıyor. Uzatmayalım, Sabahat'ın gözleri açılıyor, Vedat ile evleniyorlar. Şevket hayata küsüyor... Derken; Vedat'ın eski dostu (Aynur Aydan) çıkageliyor ve onların bu mutluluğunu bozuyor. Sabahat evi terkediyor... Sonları kötü oluyor.

Dikkatli bir izleyici de farkedebilir gerçi ; filmin ilginç yönlerinden birisi hem Sabahat'ı hem de Tasula'yı Jeyan Mahfi Ayral (Tözüm) seslendiriyor. Karşılıklı sahnelerinde Jeyan hanım bir rum şivesi ile durumu gayet iyi idare ediyor.

Filmin afişi de ayrı bir alem... Bir tarafta Şevket, Sabahat'in kolundan tutmuş bir şey anlatmaya çalışıyor, diğer tarafta da Vedat... Profilden gördüğümüz sultan her ikisini de dinlemeye tenezzül etmeyip kafasının dikine giden kadın imajında.

Son Söz: İzlenebilir, vakit öldürmeye gayet yardımcı bir Türk filmidir. İyi seyirler.

22 Mart 2008

On Dakika Ara

Bloga bırakılan yorumlar için bugüne dek "ay beni eleştirirler de canımı sıkan birşeyler yazarlar, o yüzden anonim yorumlara izin vermeyeyim" gibi bir düşüncem olmamıştı. Nihayetinde burada gördükleriniz benim ürünlerim, benim olmayanların da sahiplerini belirtiyorum. Gelen yorum ister olumlu olsun isterse olumsuz başımın üstünde yeri var. Ancak ... Bloguma "yorum" adı altında virüslü sayfa linki veren ileri zekalı arkadaş ! Sayende anonim yorumlara izin vermiyorum. Sayende güvenliğin ne kadar önemli bir şey olduğunun bir kez daha farkına vardım.

Sevgili okurlar ve blog yazarı arkadaşlar... shakadal, yokora, akınogal isimleri ile "warning! see here or here" diye abuklayan arkadaşı görmezden gelmeniz yararınıza olacaktır :)

Nostaljik Yeşilçam Fotoğrafları -6


1974 yapımı , renkli bir Türk filmi olan Sabıkalı'dan bir kare. Hangi açıdan baktığınıza bağlı olarak bu filmi birden fazla cümle tanıtabilir : Salih Güney'in kötü adam rolünde opus magnum yaptığı film. Konusu itibari ile değişik bir Hülya Koçyiğit filmi. İnsanın sinirlerini geren bir film. Diğer rollerde Ekrem Bora ve Salih Güney'in oynadığı bu filmi Nejat Saydam yazıp yönetmiş.

Karede tarih olarak 1963 senesi gözüküyor aldanmayın...zira filmimiz 20 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor. Ha hülya ablamız hapse girip çıktıktan sonra deforme oluyor mu? Olmuyor tabi ki...
Ekrem Bora çok zengin bir adam. Hülya Koçyiğit kendi halinde mazbut bir yaşam süren genç bir öğretmen. Evleniyorlar. Uludağ'a tatile gidiyorlar, yanlarında Ekrem Bora'nın kardeşini canlandıran Salih Güney de var. Güney, yengesine göz koyan bir alçak. Ağabeyinden kurtulmak için hain bir oyun oynuyor . Önce yengesine tecavüz ediyor...Sonra Hülya, yanlışlıkla çok sevdiği kocasını tüfekle vurarak öldürüyor. Hapse düşüyor. Hapiste bir oğlan çocuğu oluyor onu da elinden alıyor hain Salih Güney. Aradan uzun yıllar geçiyor, Salih'in elinde büyüyen çocuk tıpkı onun gibi kötü alışkanlıklar ve huylar ediniyor. Hülya'nın tek amacı oğlunu kurtarmak.

Filmde Hülya Koçyiğit'in delikanlılık çağındaki oğlunu canlandıran da müzisyen Seyhan Karabay... (bu bilgi için o kadar kendimi yırttım ki, imdadıma Ercan Demirel yetişti ehuee, teşekkür ederiz efeemmm)

11 Mart 2008

AFİŞLERDEKİ KADINLAR

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinlikleri çerçevesinde Beyoğlu Tarık Zafer Tunaya Sergi Salonu'nda meraklısının gezip görebileceği "Afişlerdeki Kadınlar" sergisini açtı. Sonradan haberim olduğu için yanı başından geçip gittiğim bu sergiyi, istifade etmek isteyenler 13 Mart saat 18:00'e kadar gezebilirler.


Afişlere bakmak zaten ayrı bir zevk, insanı nerelerden alıp nerelere götürüyor. Hele ki mevcut filmlere dair bir bilginiz de varsa yeme de yanında yat durumu söz konusu. Seçilen afişlerden bazısı Gelin, Hanım, Sinekli Bakkal ve Boş Beşik filmlerine ait.


Etkinlikler kapsamında ücretsiz film gösterileri de var. Duyuralım.

10 Mart 2008

Yeşilçam'ın Karizmatik Pars'ı Aramızdan Ayrıldı

Sinemamızın kötü adamı olarak tanıdığımız karakter oyuncusu Kenan Pars bu sabah 88 yaşında hayata veda etti. Asıl adı Kirkor Cezveciyan olan Bakırköy'lü sanatçı sinemaya 1953 yılında; 33 yaşındayken; Öldüren Şehir ile merhaba demişti.


Oyuncu, yapımcı, senaryo yazarı ve yönetmen olarak sinemaya emek veren Kenan Pars'ı Bakırköy'deki piyango bayiisinde görmüştüm yıllar önce. Sinemanın içine düştüğü kriz döneminde kapı kapı gezip boncuk sattığını, kendisini boncuk satarken görenlerin ona inanmadığını anlatmıştı bir programda.


Hayat Bağları dizisinde kızları İnci ve Melis Pars da rol almıştı.

Kenan Pars, benim hatırımda Kanlarıyla Ödediler'deki büyük kardeş Nazmi, Karanlıkta Uyananlar'daki işbirlikçi fabrikatör, Ekmekçi Kadın'daki kötü kalpli Nazmi, Meleklerin İntikamı'ndaki ressam Cahit, Kanlı Pazar'daki kötü adam Kamil olarak kalacak.
Kenan Pars için 12 Mart Çarşamba günü saat 11:00'de Bakırköy Sanatçılar Derneği'nin (BASAD) önünde bir tören düzenlenecek. Pars, saat 14:00'te Bakırköy Ermeni Kilisesi'ndeki dini törenin ardından Bakırköy Ermeni Mezarlığı'nda toprağa verilecek.

9 Mart 2008

Nostaljik Yeşilçam Fotoğrafları -5


Yorumcu kimliğinin yanı sıra Emel Sayın'ı sinema oyuncusu olarak da beğeniyorum. Altından kalkılamayacak zor rollerde oynamadı zaten hiç bir zaman. Özellikle komik karakterlerde daha başarılı.

Engin Çağlar ile birlikte oynadığı filmler; Feride, Makber, Süreyya, Çam Sakızı ve Hasret. Yukarıdaki kare Metin Erksan'ın 1972 tarihli Süreyya filmine ait. Sayın 27, Çağlar 32 yaşındalar.

Bir Metin Erksan filmi dahi olsa, Sevmek Zamanı'nı seyretmiş biri olarak bu filmi tekrar izlemek gibi bir hataya düşmemeyi diliyorum. Geçen hafta yayınlanmıştı. Filmin bir diğer başrol oyuncusu Cüneyt Gökçer, Engin Çağlar'ın babası rolünde. İkisi de baba oğul olduklarını bilmiyorlar. Gözleri kör çiçekçi kız rolündeki Emel Sayın, onu ameliyat ettirip şöhrete kavuşturan babayı mı eş olarak seçecektir yoksa rehberlik yapan oğlunu mu temalı filmimizde kahramanlar bir sürü badireler atlatıyorlar.

Bir çok yönüyle 1965 yapımı Çiçekçi Kız'ı andırıyor.

Ayrıca Emel Sayın'a bu kızılımsı saçlar hiç yakışmıyor yaa... Bu arada geçen akşam iş dönüşü Engin Çağlar'ı gördüm... Hani geçenlerde sinemamızın en uzun boylu aktörlerinden demiştim ya "Hicran Sokağı"ını anlatırken... Geri aldım lafımı... Engin abi böyleyse.... Eee diğerleri nasıl :)

7 Mart 2008

HAYATIMIN ERKEĞİ



Yarın sabah (08/02/08) saat 09:20'de TRT Türk'de , başrollerini Ayhan Işık ve Sema Özcan'ın paylaştığı 69 yapımı siyah beyaz bir film; Hayatımın Erkeği oynayacak. Daha önce Ekşi Sözlük'tefilmin konusuna dair şu satırları yazmışım:


"Ayhan abimiz çok zengin , zengin olduğu kadar da yakışıklı yahşi bir insan evladıdır. Ha bir de fabrikatör kendisi. Bütün kadınlar böyle kapısında köpek olan cinsinden bir adam. Derken bir gün trafik kazası geçirir ve yüzü parçalanır. Artık nasıl bir makyaj yapmışlarsa ben takdir ettim, suratına bakılmıyor adamın cidden. Filmde de kimse bakamıyor zaten. Ayhan abimiz, bu olaydan sonra tamamen inzivaya çekilir. Karşı köşkün yurt dışında okuyan kızı tatile gelir bir gün. Aman Allahım! Aşık olur Ayhan abimiz ona. Ama nasıl açılacak kıza. Hem kız onu bu haliyle kabul eder mi ki? Etmeez. Ama ne olur? Kızın babası iflas etmek üzeredir ve tüm borçlarını ödemesi karşılığında bu güzel kızla evlenmeyi başarır. Kız, adamdan tiksindiğini dile getirince abimiz soluğu doğru Paris'te estetikçide alır. Yüzüne bir tornistan çekerler orda abimizin, eskisinden de cillop olup gelir. Kendi karısına kendisni bir başkasıymış gibi tanıtıp sulanır falan filan... Gerisini artık kendiniz tahmin edersiniz. Hoş bir filmdir, çerezlik."

Bu yazıdaki eksiklerimizi de tamamlayalım o zaman, hatta bir de yanlış bilgi vermişim yapım yılına dair, 71 yapımı demişim.

Filmin yönetmeni Osman Nuri Ergün, senaryo yazarı ise Safa Önal. Ayhan Işık'ın Ferit, Sema Özcan'ın Jülide, Mümtaz Ener'in de Jülide'nin babası Kenan'ı canlandırdığı filmde Ayhan abimizin tanınmamak için giydiği kamuflaj kıyafeti ( trençkot, fötr şapka ve tabi ki siyah gözlükler) muhteşem.

Hep merak ettiğim bir husus; iflas eden bir fabrikatör (filmimizde Mümtaz Ener) neden krizden kurtulma yolu olarak kızını piskopat başka bir zenginle evlendirmekte bulur? Benzer bir konu Hülya Koçyiğit ve Kartal Tibet'in oynadıkları Güller ve Dikenler'de (1970) vardı mesela.

Filmin akılda kalıcı karakterlerinden biri de Zeki Alpan'ın canlandırdığı uşak karakteri.

Ola ki yarın sabah erkenden uyandınız... Ola ki TRT 1'de 06:15'de yayınlanacak Kader 'i izlediniz... Ola ki Türk filmine doymadınız... O zaman Hayatımın Erkeği'ni de izleyin derim.

İstanbul'la Dolu Kareler


Çay- simit... Çaydanlık- demlik... Tahin-pekmez... Tereyağı- bal... Kadın ve depresyon ehaha... İşte ayrılmaz ikililere örnekler... Nostaljik Türk filmi deyince zihnimde beliren ilk imge... İstanbul.

Çilek yazdı... Utku Uluer'in müthiş capturleri eşliğinde ... SİNEMATİK'te.

5 Mart 2008

On Dakika Ara

Sevgili ziyaretçiler; sandık kokulu blog yazılarımıza on dakika ara veriyoruz. Arada blogdaşım Cem Akkılıç'ın kendi blogunda dikkat çekip başlattığı AÇLIĞA ÇAĞRI kampanyasına katılmanızı öneriyorum. İki tık yeterli . Günde sadece bir defa bağışta bulunabileceğiniz bu tık ile, açılan sayfada reklamlarını gördüğünüz firmalar aç insanlara yiyecek temin edilmesi için sponsor oluyorlar, bize bir maliyeti yok. Tüm yapacağınız bu siteye girmek ve yiyecek bağışla (Help Feed The Hungry) düğmesine TIKLAMAK.

Birazdan film başlayacak...

4 Mart 2008

Nostaljik Yeşilçam Fotoğrafları -4

Bugün ki fotoğrafımız bir Osman Fahir Seden filmi olan 1964 yapımı Affetmeyen Kadın'a ait. Karede, geçtiğimiz günlerde sonsuzluğa uğurladığımız Senih Orkan ile Allah sağlıklı ömür versin Fikret Hakan'ı görüyorsunuz. Sinemamızın kötü adamı olarak bildiğimiz Orkan'ın rol arkadaşı Hakan'ın da ilk kötü adam rolü . Parasına konmak için karısının gözlerini kör eden bir adamın hikayesinin anlatıldığı bu gerilim filminde Saadettin rolündeki Orkan ve Fikret Gür rolündeki Hakan da 32 yaşındalar.

Yıllardır hakkında bir bilgiye ulaşamadığım Senih Orkan'ın varlığını ajansların geçtiği ölüm haberiyle öğrenmek bir ironi oldu. Meğer yıllardır Bodrum'da yaşarmış. Senede 200'den fazla filmin çekildiği bir dönemin aranılan yüzü olan Senih Orkan'da kimbilir ne anılar vardı, kendisiyle beraber gitti. Yolu aydınlık olur inşallah.

1 Mart 2008

TRT de bunu yaparsa...

Nostaljik Türk filmi seven herkes, bu filmlerin yayınlandığı adresleri, hangi kanalın düzenli olarak film gösterdiğini bilir. TRT 1 bu kanallardan biri. Her hafta sonu saat 06:30 'da 60 lı yılların filmlerini yayınlıyor TRT. Sağolsunlar varolsunlar. Hep derim, TRT olmasa bu kadar güzel filmi nerden bulup da izlerim diye. Haklarını teslim etmek gerek.

Yalnız, TRT kaşıkla verirken kepçeyle de geri alıyor gibime geliyor bazen. Zaten kargaların kahvaltı bile etmediği bir saate koyuyorlar filmleri, anladık, çok izleyen yoktur eyvallah. Arşivleri mi kıt nedir, 3-4 haftada bir aynı filmi verip duruyorlar. Nasıl ki Kemal Sunal filmlerini sürekli verir ya özel kanallar, TRT de hep aynı filmleri döndüre döndüre veriyor. Fıstık Gibi Maşallah, Siyahlı Kadın, Malkoçoğlu serileri, Sevgili Öğretmenim, Cibali Karakolu, Avare Mustafa, Göklerdeki Sevgili vs... artık kaçıncı tekrar izledim bilmiyorum. Sabahın köründe kalkıp da aynı filmle karşılaşınca haliyle uyuz oluyorum.



Geçenlerde bahsetmiştim, Kanal T adında yeni bir kanal açıldı; test yayınları boyunca sabahtan akşama kadar 50 ler 60 lar Türk filmleri veriyorlardı ve çoğu da televizyonda hiç yayınlanmamış filmlerdi. Şimdi esas yayına geçtikten sonra filmleri takip etmek güçleşti lâkin cillop gibi filmler arşivlerindeki.

Bu sabah yine Fıstık Gibi Maşallah vardı. Sevdiğim bir film. Hadi aynı filmi çok kısa süre önce de vermiştin, kabul ettik. Bu sefer şu dikkatimi çekti; film başlarken ekranda gördüğümüz künyeyi de kesmişler. Hem de acımasızca. Filmin ilk sahnesinin üzerine bindirmişler adını,yönetmenini , senaryo yazarını ve başroldeki üç oyuncusunu. Bu kadar ! Bitti ! Böyle bişey olabilir mi ya? Olabiliyormuş. Peki bunu TRT nasıl yapabiliyor? Devletin kanalı, yüzde yüz yerli ve artık klasik sayılacak filmleri hangi bahane ile kesip biçebiliyor?

Bu filme emek verenlere bir haksızlık değil mi? Benim gibi film izlerken not tutan bir işgüzâra haksızlık değil mi? Bu filmi meraklısı sabahın köründe kalkıp izliyor ona haksızlık değil mi?

Çok önceleri TRT, yabancı filmlerin bitişinde filmin dublajını yapan sanatçıların adını da gösterirdi. Hızlıca akardı o yazı, Sungun Babacan'dan sonrasına yetişemezdik ama verirlerdi. Onu kaldırdılar. Şimdi de künyeyi kaldırın. Aferin.

Sorumlu yayıncılık anlayışları ile övünen TRT'nin aktif hattından bu şikayetimi ulaştırdım. Ha beni ciddiye alıp cevap verirler mi bilmiyorum, cevap gelirse buradan sizinle paylaşırım.

Her işi profesyonelleirn yaptığına inandığımız TRT'de film yayın akşına kim hangi bölüm karar veriyor çok merak ediyorum. Türk Sanat Müziğinin T'sinden anlamayan, Düriyemin Güğümleri Kalaylı dışında türkü bilmeyen kişilerin temcit pilavı gibi sürekli şarkıların yerini değiştire değiştire hazırladıkları radyo yayını akışı gibi bu yayın akışı da. Filmleri çeşitlendirin diyoruz. O kadar kaynak akıyor size, bu filmleri almaya paranız mı yetmiyor, iki lafı bir araya getiremeyen tiplere elinizdeki mis gibi spikerler dururken şapşalca program sundurmak için akıtıyorsunuz paraları. Azcık da buna yatırım yapın. Yapınca da filmleri kesip biçmeyin. YAZIKTIR !

Benim bu serzenişime katılıyorsanız yazımı kopyalayıp Aktif Hat'a (TRT nin şikayetlerimizi , isteklerimizi dinlediği hat) gönderin arkadaşlar, yalnız olmadığımız bilinsin.
Aktif Hatta attığım iletiye aşağıdaki cevap geldi. Kendilerine bana cevaben döndükleri için teşekkürü bir borç biliyorum . Ayrıca bu içerikteki bir iletiye nasıl tamamen alakasız bir cevap verebildikleri ile ilgili kendilerini tebrik de ediyorum.
"Eleştiri mesajınız değerlendirilmeye alınmak üzere ilgili birime iletilecektir.

Dis kaynakli yapimlarin yayin haklari, yapimci firmalar tarafindan belirli dönemler için televizyon kuruluslarina verilmektedir. TRT kanallarinda yayinlanan ve Kurum yapimi olmayan dis kaynakli diziler, filmler ; gösterim sayisi ve süresi kesin olarak belirtilmis sözlesmelerle, gösterim hakki satin alinarak yayinlanmaktadir. Bir televizyon kurulusu yayinlanmasini uygun gördügü bir yapimi yayinlamak istediginde, yayin hakki baska bir kanalda degilse ve yapimci firmanin yayin hakkini Kurumumuza satis kosullari taraflarca uygunsa, yapilacak kontrat ile belirlenen süre, bölüm ve gösterim sayisina göre yayinlanabilir. Gösterim süresi sona erdikten sonra , kontrat disi yayinlanmasi mümkün degildir. Telif haklari nedeniyle ; bir yapimin daha önce TRT kanallarinda yayinlanmis olmasi tekrar yayinlayabilme hakkini dogurmamaktadir.

Bu yüzden de arşivleri tutulmamaktadır.

Konuyu anlayışla karışılayacağınızı umuyoruz.

TRT AKTIF HAT"