25 Mart 2008

Nostaljik Yeşilçam Fotoğrafları- 7


Yaramaz torun ve huysuz dede ikilisine harika bir örnektir Kırık Çanaklar. 1960 yapımı siyah beyaz bu muhteşem filmin oyuncu kadrosu da çok güçlü. Fotoğrafta usta tiyatro oyuncusu Salih Tozan , 46 yaşında ama 60 yaşındaki bir dedeyi canlandırmakta pek mahir. Filmin çekiminden 3 yıl sonra daha kırkdokuz yaşında hayata veda etmiştir Salih Tozan. Dönemin çocuk yıldızı Rüya Gümüşata ise henüz sekiz yaşında.
Sinemamızın kötü adamlarından Turgut Özatay'ın başrol oynadığı dönemlerden bir film bu. Film renkli olsaydı herhalde baba rolündeki Özatay'ın yemyeşil gözlerini de seçerdik muhtemelen. Anneyi ise yine tiyatronun ustalarından Lale Oraloğlu canlandırıyor.
Bir Türk filmi arşivcisinin mutlaka edinmesi gereken filmlerden biri.

12 yorum:

Taylanov dedi ki...

Anımsar gibiyim ama bir türlü çıkaramadım.

çilek dedi ki...

o zaman kısaca konusunu anımsatayım size; turgut özatay evli, bir çocuklu ve babası ile beraber yaşayan kıt kanaat geçinen bir adam. mahallesindeki aşifte bir kadına tutuluyor, karısını aldatıyor. ama karısı çok çilekeş bir kadın zaten, bir gün olsun fakirliklerinden , kayınpederinin huysuzluğundan ve kızının yaramazlığından dem vurmuyor. o diğer aşifte kadın, karısına iftira atıyor ve evden kovulmasına neden oluyor. dağılan ailenin içine düştüğü durum, özellikle dede ile torunun anneye duydukları ihtiyaç çok güzel anlatılmış.

Taylanov dedi ki...

Şimdi oldu :)

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Çok sevdiğimdi Salih Tozan
ne kadar eskiye götürdünüz beni
Sağolun

çilek dedi ki...

siz de sağolun... bu kıyıda hep eskiler var, bekleriz her daim.

HUS dedi ki...

bu film de iki versiyonlu filmlerden biridir. renkli çevrimi 78 yılında fatma girik, can gürzap, mümtaz ener ve ahmet mekin'li kadrosuyla yaşam kavgası adıyla çekildi. benim dikkatimi çeken bir şey var; o da böyle iki versiyonu olan filmlerin birincisinde yapım kadrosunda bulunanlar mutlaka ikinci çevrimde de oluyor

çilek dedi ki...

@hus: çok teşekkürler bilgi için. söylediğiniz husus benim de çok dikkatimi çekmişti. herhalde ki zamanında iyi gişe yaptığı için , bir kere daha kaymağını yiyelim dürtüsü yattığını düşünüyorum bunun altında.
kırık çanaklar'ın senaryosu üç kalemden (halit refiğ, bülent oran ve lale oraloğlu) çıkmışken yaşam kavgası'nda diyaloglar nezihe araz imzalı imiş.
bir gerçek var ki, her zaman için en iyisi ilk çevrim. hiç şaşmıyor, hiç.

HUS dedi ki...

çilek bazı filmlerin tekrar çevrimi için daha hızlı hareket ediyorlar. mesela ezo gelin filmi kısa aralarla 3 kere çekilmiş. halbuki bahsettiğimiz bu iki filmin arasında 18 sene var. konu hatta bazı oyuncular bile aynı kalabiliyorlar tekrar çevrimlerde. tabiki de mesele gişe meselesi. bir de artık genlerimize işlemiş olan taklitçilik ya da daha hafif deyimiyle uyarlama konusu can sıkıcı bir durum ki hala daha klipler üzerinden bile olsa devam etmekte. bir türlü şu belalı hastalıktan kurtulamıyoruz malesef. yeşilçamda da onlarca taklit film mevcut

çilek dedi ki...

konu sıkıntısı kısmına katılıyorum doğrusu :) senaryo yazan bir kaç kişi var o zamanlar. ama talep çok. senaristler de bir kaç filmden ortaya karışık birşeyler çıkarmışlar kimi zaman. üstelik bunu da o sırada film çeciren iki farklı yönetmenden de gizlemişler uyanıklar :) cüneyt arkın'ın "Adını Unutan Adam" adlı kitabında bahsediliyordu. yönetmen figüranlara neden rolünüze hazırlanmıyorsunuz diye kızıyor. figüranlar da "e biz rolü biliyoruz zaten" diyorlar. Nasıl olur diyor yönetmen. "Dün bu sahneyi falanca ile şurda çektik" diyorlar. Yönetmenin bulduğu çare çok yaratıcı yalnız HUS :) kamerayı başka bir açıya getirip sahneyi aynen çekiyor :)))

HUS dedi ki...

''Yönetmenin bulduğu çare çok yaratıcı yalnız HUS :) kamerayı başka bir açıya getirip sahneyi aynen çekiyor'' ne yapsın gariplerim işi bir şekilde bitirmek zorundalar. aslında yeşilçamdakiler figüranından oyuncusuna kadar çok çalışkan insanlarmış. şmdiki oyuncuların bu kadar sıkıntıya girebileceğini hiç sanmıyorum

çilek dedi ki...

hıhım doğru. yokluktan varlık çıkarmayı bilmişler işin doğrusu. ortada bir çaba var, onu filmi izlerken anlıyorsun. şimdi herşey var, ellerinin altında,teknik, dekorasyon, kıyaferler, makyaj vs. yine de ortaya samimi bir şey çok zor çıkıyor.

Unknown dedi ki...

yıllar öncesinden hatırlıyorum bu filmi,, dede milli piyango bileti almıştı,, ve torununa biletin ne olduğunu anlatıyordu,, başka umudu yoktu çünkü,, çok hüzünlenmiştim,,